Page 7 - Tezhib 1. Ünite
P. 7
TEZHİB SANATI VE MALZEME ÇEŞİTLERİ
17 ve 18. yüzyıllarda, Safevi resminin son parlak devrini yaşadığı İsfahan okulunda
(1589-1722) yine çok sayıda tek ve grup hâlinde imzalı ve tarihli resimler yapılmıştır. Resim
geleneği İran’da 18. yüzyılın başlarına kadar sürdürülmüştür. İsfahan okulu ressamlarının
en ünlüleri, Mirza Muhammed-al Hüseyni, Muhammed Aka Rıza veya Rıza-i Abbasi ve
Muin Musavvir’dir.
Şiraz’da 15. yüzyılın ilk yarısında Muzafferiler’de tezhib sanatı gelişme gösterirken
aynı yüzyılda Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmenleri idaresinde bulunan şehirlerde bu
sanat eyalet karakterine uygun gelişme göstererek başarıyla devam etmiştir. Türkmen
dönemi tezhib sanatı Osmanlı Türklerini de etkilemiştir.
Bu gelişmeler yaşanırken 11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar saltanat süren Selçuklular
Anadolu’nun orta ve doğu bölgelerine yerleşmişlerdir. Suriye’den Semerkant’a kadar
yayılan Selçuklu Devleti, İran Selçukluları, Suriye Selçukluları ve Anadolu Selçukluları
olarak üç devlete bölünmüş ve bu bölünme Selçuklu Devleti’nin sanatlarında da bazı
değişikliklere yol açmıştır. Böylelikle Suriye’de ve Anadolu’da yeni bir sanat doğmuş,
İran’da ise Sasani üslubu ve metodu devam etmiştir.
Anadolu Selçuklularının Konya ve diğer önemli şehirlerinde tezhib atölyelerinin
bulunduğu bilinmektedir. Anadolu’da ilk defa Konya’da Selçuklu sarayında başlayan
nakışhane ananesi diğer Türk Devletleri döneminde de devam etmiştir.
Selçuklu tezhiblerine baktığımızda şu sonucu görürüz: Selçuklu tezhib sanatı özellikle
Konya Mevlânâ Müzesi’nde bulunan mesnevilerde yoğunlaşmaktadır. Anadolu Selçuklu
tezhibinin karakterini bu örnekler en iyi şekilde vurgulamaktadır. Tezhiblerde ana karakter
geometrik süsleme ve rumi tezyinattır. Zahriye sahifeleri oval olarak, mekik formunda
hazırlanmıştır. Ayrıca dikdörtgen çerçeve şeklinde zahriyeler de bulunmaktadır. Divan-ı
Kebir’deki zahriye sahifesinde dikdörtgen çerçeve içine şemse formunda yuvarlak,
rumili bir bezeme kullanılmıştır. Genel olarak bakıldığında Selçuklu zahriyelerinde mekik
şeklindeki formların yanı sıra dikdörtgen çerçeve içinde ve tam sahife tezhibli formların
da olduğu görülür. 15. yüzyılda Fatih Dönemi tezhibinde zahriye sahifelerinde aynı mekik
formu devam etmektedir; fakat o devrin kendine has karakteri korunmuştur. Buna karşılık
16. yüzyıl zahriyelerinde bu forma pek rastlanmaz.
Serlevha sahifeleri ise tam sahife tezyin edilmiştir. Motiflerle işlenmiş kısım, sahifenin
ortasında toplanmıştır. Geometrik olan cetvellerle ayrılmış bölümler bu kısmın etrafında
sıralanmışlardır. Süslemeler geniş bordürler hâlindedir.
17