Page 13 - Siyer 1. Ünite
P. 13

Ünıte 1

            Muharrem,  Receb  aylarında  düşmanlığa  ara  verir-
            ler ve her türlü saldırıdan kaçınırlardı. Öyle ki eğer
            çatışma  haram  aylarda  gerçekleşirse  bu  savaşlara
            günaha dalmak anlamına gelen ficar demişlerdir.
                                                      42
            İslam Öncesinde Aile
            Araplarda evlilik, sosyal hayatı belirleyen önemli bir
            müesseseydi. Evlilik daha çok kabile içinden yapılırdı.
            Evliliklerde soyda denkliğe önem verilirdi. Kadın an-
            cak çocuk sahibi olduğunda aileye katılmış sayılırdı.
            Evlilik  yoluyla  elde  edilen  akrabalığı  önemsemezler
            bu sebeple baba ölürse evlatları üvey anneleriyle ev-
            lenebilirlerdi. Gerek namus gerekse geçim kaygısıyla
            kız çocuklarını diri diri toprağa gömme âdeti bulun-  Görsel 1.6: İslam öncesi Arap toplumunda
            maktaydı.  Bu  uygulama  daha  çok  hayat  şartlarının   kabileler arası çatışmalara sıklıkla rastlanırdı.
            ağır olduğu çölde yaşayan kabilelerde görülmüştür.  43
            Cahiliye kavramı, Arapların İslam’dan önceki dönemini ifade etmek için kullanılmıştır. Ne var ki za-
            man zaman İslam’dan sonra da cahiliye zihniyetinin devam ettiği görülebilmektedir. Resulullah’ın (s.a.v.)
            bu konuda uyarılarda bulunması, cahiliye alışkanlıklarının belli bir dönemle sınırlandırılamayacağını
            açıkça ortaya koyar. Rivayete göre Ebu Zer el-Gıfârî, aralarında geçen bir tartışma esnasında annesi-
            nin siyahi olması sebebiyle Bilâl-i Habeşî’yi ayıplamıştı. İki sahabinin aralarında geçenler kendisine
            aktarılınca Hz. Peygamber, Ebu Zer el-Gıfârî’yi “Onu annesinin renginden dolayı mı aşağıladın? De-
            mek ki sen kendisinde (hâlâ) cahiliye ahlakı taşıyan bir kimsesin!” buyurarak uyarmıştı. 44


                   HADİSİN REHBERLİĞİNDE


               Hz. Peygamber, Müslümanları cahiliye davranışlarına kapılmama konusunda
               uyararak şöyle buyurmuştur: “Ümmetimde cahiliye âdetlerinden kalma dört şey
               vardır ki bunları (kolaylıkla) terk edemezler. Bunlar; asaleti ile övünmek, başkalarının
               soyuna dil uzatmak, yıldızları vesile edinerek yağmur istemek ve ölünün arkasından
               yüksek sesle ağlayarak yas tutmaktır.”
                                                                                     (Müslim, Cenâiz, 29.)


            Cahiliye zihniyeti, ortaya çıkmak için fırsat kollayan bir düşünce biçimidir. Cahiliye, sadece düşün-
            cede değil davranışlarda da kendini gösteren bir zihniyettir. Evs ve Hazrecli gençlerin Yahudilerin
            kışkırtmasıyla silaha sarılarak dövüşmek üzere olduklarını duyan Hz. Peygamber, kendilerini şöyle
            uyarmıştı: “Ey Müslüman topluluk! Allah’tan korkun! Ben aranızdayken Allah sizi İslam’a kavuş-
            turmuş, onunla müşerref kılmış, cahiliye zihniyetinden kurtarmış, küfürden uzaklaştırmış ve sizi
            birbirinize dost kılmışken nasıl oluyor da yine cahiliye davasıyla birbirinize düşebiliyorsunuz!” 45
            3.4. Kültürel Hayat

            İslam’dan önce Arap toplumunda yazı çok gelişmemesine rağmen yine de toplumda okuma
            yazma bilenler bulunmaktaydı. Cahiliye Arapları kültürlerini büyük ölçüde sözlü olarak sonraki
            nesillerine aktarırdı. Bu nedenle toplumsal hayatta özellikle şiirin çok büyük bir etkisi ve yeri
            vardı. Kabileler; zaferleri, düşmanlarına karşı besledikleri kinleri, hicivleri, bunun yanında tabi-
            ata dair güzellikleri şairlerin sihirli sözlerinde bulurdu.
                                                          46
            42  İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 195-196.
            43  Adnan Demircan, Cahiliye Arapları, s. 57; Âdem Apak, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Kültürü, s. 230.
            44  Buhârî, Îmân, 22.
            45  İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 204-205.
            46  Adnan Demircan, Cahiliye Arapları, s. 117; Nihad M. Çetin, Eski Arap Şiiri, s. 9.



                                                                                           2525
   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18