Page 15 - Siyer 3. Ünite
P. 15

Ünıte 3

            benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilemem. Size, ben bir meleğim de demiyo-
            rum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım…” 55
            Müşriklerin Hz. Peygamber’in tebliğine karşı çıkmalarının diğer bir sebebi Kureyş içinde yaşa-
            nan geçmişe dayalı kabile rekabetidir. Çünkü geleneklere körü körüne duyulan bağlılık neticesi
            ortaya çıkan kabile asabiyeti tabiatıyla kabileler arası mücadeleyi de beraberinde getirmiştir.
            Haşimoğulları’ndan bir peygamber çıkması üzerine bu soyun kendilerine üstünlük sağlamasın-
            dan korkan diğer kabileler, bu sebeple bütün güçleriyle Hz. Peygamber’e karşı çıkarak İslam’ın
            yayılmasını engellemeye çalışmışlardır. İslam’ın azılı düşmanlarından Ebu Cehil’in, Hz. Peygam-
            ber’in şahsında söylediği “Biz şimdiye kadar Abdümenafoğulları ile şan ve şeref için mücadele
            ettik durduk. Onlar halka yemek yedirdiler, biz de yedirdik. Onlar halka bağışta bulundular
            biz de bulunduk. Onlar arabuluculuk yaparak diyet üstlendiler, biz de üstlendik. Sonunda aynı
            dereceye ulaşarak neredeyse burun buruna giden yarış atı konumuna geldik. Şimdi onlar ’Bi-
            zim içimizden kendisine vahiy gelen bir peygamber var.’ diyorlar. Biz bunun dengini nereden
            bulup çıkaracağız. Vallahi bu sebeple onu hiçbir zaman tasdik etmeyeceğiz.”  şeklindeki söz-
                                                                             56
            leri, kabile asabiyetinin İslam’ı inkâr edişte oynadığı rolü açıkça ortaya koyar. Bu sözlere göre
            peygamberin ne söylediği değil, hangi kabileden olduğu önemlidir. Haşimoğullarının siyasi ra-
            kibi konumda olan hiçbir kabile lideri Resul-i Ekrem’in gerçek bir peygamber olup olmadığını
            dikkate almamıştır. Onlar davetin hakikatini değerlendirmekten çok asabiyetin bir gereği olan
            kabile rekabetine göre davranmışlardır.
            3.3. Mekke Dönemi ve İşkence

            Mekke müşrikleri, ilahlarını yeren ayetlerin nazil ol-
            masından sonra İslam davetine duydukları kin ve öf-
            keyi düşmanlık şeklinde ortaya koydular. Bu düşman-
            lık daha sonra Hz. Peygamber ve diğer Müslümanla-
            ra uygulanan eziyet ve işkence şeklinde gerçekleşti.
            Müşrikler  dinlerine  ve  atalarına  dil  uzatmakla  suç-
            ladıkları  Hz.  Muhammed’e (s.a.v.)    bir  gün  Kâbe’de  fiilî
            saldırıda bulundular. Hz. Peygamber boğazı sıkılması
            nedeniyle neredeyse nefes alamayacak duruma gel-
            di. Olayın vahametini gören Hz. Ebu Bekir, “Rabbim
            Allah’tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz?” diyerek
            araya  girdi.  Ancak  öfkeli  müşrikler  Hz.  Ebu  Bekir’i
            de darp ederek onu başından yaraladı. Mekke Dö-
            nemi’nde Müslümanların sayısı ve gücü müşriklerle
            mücadele edebilecek seviyeye ulaşmadığı için başta   Görsel 3.6: Müslümanlara öldürmeye varan
            Hz. Peygamber ve eziyet gören diğer Müslümanlar bu   işkenceler uygulanmıştı.   (Minyatür: Zehra Çekin)
            tür saldırılara karşılık vermediler.
                                        57
            Her türlü tahrik, alay, eziyet ve işkence karşısında duruşlarını bozmayan Müslümanlar daima
            sabır ve kararlılıkla hareket ettiler. Bir gün Allah Resulü (s.a.v.) ; ashâbından Ammar b. Yasir, Hab-
            bab b. Eret, Suheyb b. Sinan, Bilâl b. Rebah, Ebu Fükeyhe ve Âmir b. Füheyre gibi himayesiz ve
            zayıf Müslümanlarla birlikteyken Kureyşlilerin kendilerine hitaben “Onunla oturan şu gördük-
            leriniz var ya! Güya Allah’ın aramızdan seçip lütufta bulunduğu kimseler onlarmış!” şeklindeki
            alaycı hakaretlerine maruz kaldılar.  Bu olay üzerine Allah (c.c.)  şöyle buyurdu: “...Aramızdan
                                           58
            Allah’ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı?” demeleri için on-
            ların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
            Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selam size!..” 59
            55  En’âm suresi, 50. ayet.
            56  İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 337-338.
            57  İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 310, 380-390.
            58  Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 177.
            59  En’âm suresi, 53-54. ayetler.



                                                                                           69
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20