Page 10 - 11. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4. Ünite
P. 10
4. ÜNİTE
kesin olarak bilinemeyeceği gibi yok-
luğu da kesin olarak bilinemez. Antik
27
Yunan’da insanın, her şeyin ölçütü ol-
duğu ileri sürülmüştür. Bu görüş, algı
veya inançlardan bağımsız sabit bir
gerçeklik olmadığı biçimindeki bir ana
fikre dayanır. Bu durum gerçeğin bil-
gisinin mümkün olmadığı şeklinde bir
sonuç doğurmuştur. Görsel 4.5: İslam dininde iman kesin bilgiye dayanır.
Güncel anlamıyla agnostik olmak, Tanrı’nın yokluğunu kanıtlamak için özel bir
çaba içine girmeyen, ancak hayatını da Tanrı’nın varlığı kabulüne göre düzenlemeyen
bir kişi olmak demektir. Agnostik bakış açısında, Tanrı’nın varlığı yanında ahiretle ilgili
28
meselelerin de doğrulanması mümkün görülmez ve herhangi bir dini benimsemek an-
lamsızdır.
İslam dininde şüphe, bilememe,
tereddüt hâli, kararsızlık, belirsizlik vb. BİLİYOR MUSUNUZ?
durumlar imanla bir arada değerlendi-
rilmez. Kur’an-ı Kerim’de “Gerçek, Rab- Ünlü İslam düşünürü Nasîrüddîn-i
binden gelendir. Öyleyse şüphecilerden Tûsî, agnostikleri “şüphe edenler ve
olma.” şeklinde buyrularak zanna tâbi şüphe edip etmediklerinden de şüphe
29
olmanın, kalıcı bir şüpheye düşmenin, edenler” şeklinde tanımlamaktadır.
delilsiz konuşmanın, sorgulamadan körü (Nasîrüddîn-i Tûsî, Telhîsü’l-Muhassal, s. 40)
körüne inanmanın ve bilinçsizce anlayış-
ların peşinden gitmenin yanlışlığı vurgulanır. Kur’an-ı Kerim’de inanç konularında kararsız
duruma düşenlere şüphelerini gidermeleri ve kesin bilgiye ulaşabilmeleri için hikmet ve gü-
zel öğütle yaklaşılması tavsiye edilir. Çünkü İslam’da imanın kesin bilgiye dayanması gere-
30
kir. Kur’an-ı Kerim’de bilginin kesin olmasının önemine dikkat çekilerek inancın delile dayalı
olması istenmiştir. “De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum.
Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir.
Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
31
buyrularak inananların delil üzere hareket etmeleri gerektiği bildirilmiştir.
27 bk. İlhan Kutluer, “Lâedriyye”, TDV İslam Ansiklopedisi, C 27, s. 41.
28 Ahmet Cevizci, “Bilinemezcilik”, Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 146.
29 Âl-i İmrân suresi, 60. ayet.
30 bk. Nahl suresi, 125. ayet.
31 En’âm suresi, 57. ayet.
98 99