Page 15 - 11. Sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 4. Ünite
P. 15

İNANÇLA İLGİLİ MESELELER




                       OKUYALIM


                                        BU SESSİZLİK HAYRA ALÂMET
                    Sessizlik bazen kendisinden istenilene karşılık vermemektir. Anlattıklarının içinde
               cevabı bulunan bir meselede kendisine tekrar soru sorulduğunda cevap vermeyen biri-
               nin sessizliği gibi bir sessizliktir bu. “Zaten size anlatıldı.” anlamındaki bir sessizlik. Yüce
               Allah bazı şeyler karşısında sessiz kalması O’nun olup bitenden haberdar olmadığı anla-
               mına gelmez. Bazı işlerin, çocukları tarafından yapılmasını isteyen anne baba gibi, Allah
               (c.c.) bazı talepler karşısında sessiz kalır. İstenilenin talep eden tarafından yapılmasını
               ister. Biraz inisiyatif alın, kendinizi gösterin sessizliğidir bu. Yetişkin dilini bilmeyen yetiş-
               kinler dünyasının fertleri! Yetişkinler ama bir çocuk refleksiyle her şeyi Allah’tan (c.c.)
               dileyenler…  Allah’ın (c.c.) kendilerinden dilediklerini hiç hatırlamayanlar…
                    Aslında Allah (c.c.) sessiz değildir. Bize sessiz görünmektedir. Allah’ın (c.c.) ha-
               reket tarzının bizimki gibi olmamasıdır bizi şaşırtan ve olaylar karşısında sessiz kal-
               dığı hükmünü verdiren. Allah’ın (c.c.) sessiz olduğu yargısı, algılarıyla dünyanın düz
               olduğu yargısına varan insanın bu aceleci hükmü kadar yanlış… Durduğum yerden
               Allah (c.c.) görünmüyor olabilir, durduğum yerden dünyanın düz görünmesi kadar
               aceleci ve saçma bir yargıdır bu… Allah’ın (c.c.), insana mesafeli yahut sessiz ya da
               yok olduğu yargısı, bir yanılma. Bir noktadan baktığında öyle görünüyor ve hissedi-
               liyor, ama öyle değil.
                    Hz. Muhammed (s.a.v.) terk edildiğini düşündüğünde gerçekten terk edilmiş
               miydi? Terk edildiğini düşündüğü kesin. Ama Allah’ın (c.c.) onu terk etmediğini söy-
               lemesi de bir o kadar kesin. Rabbin seni terk etmedi. (bk. Duhâ suresi, 3. ayet)
                    Peki, geçmişte konuşan Allah (c.c.), bugün neden sessiz? “Dört duvarı (Kabe’yi)
               Ebrehe’nin ordusundan koruyan Allah (c.c.), enkazın altında can veren binlerce ço-
               cuğu ve masumu neden korumuyor? Bu insanların o dört duvar kadar kıymeti yok
               mu?” sorusuna ne cevap vereceğiz?
                    İnsanlara merhametli olmamız, Allah (c.c.) merhametinin bir eseridir. Enkaz
               altında kalan çocuğa karşı hissettiklerimiz, Allah (c.c.) dünyada olup bitene kayıtsız
               kalmadığının en büyük göstergesidir. Allah’ın (c.c.)  yeryüzüne inerek o çocuğu en-
               kazdan kurtaracağını beklemek beyhude ama o çocuğun kurtarılması gerektiğine
               ilişkin içimize yerleştirdiği ilahi irade ve arzuyu harekete geçirerek bu onuru insana
               tattırmak isteyen bir Allah (c.c.)  var. Kısacası enkaz altında kalan birine yardım etme
               irademiz harekete geçtiği an, Allah (c.c.)  olaya müdahale ettiği andır.
                    “İnsana  verilen  nimetlerin  şükrü  kendi  cinsindendir.”  denir.  Zayıfken  güçlü
               kılınan insan, zayıfları korumalı; açken karınları doyurulan insan, ömrünü açlıkla
               mücadeleye vermeli; köleyken özgürleştirilen insan, hayatını özgürlük mücadelesi
               verenlere desteğe ayırmalıdır. Böylece hayatın ritmi düzenlenmelidir. İnsanın talep-
               te bulunduğu ama tanrının bu iddialara sessiz kaldığı iddiası, üstlenilen bu rollerle
               boşa düşürülmüş olur.
                         (Şaban Ali Düzgün, “Dini Anlama Kılavuzu” kitabının 12-15. sayfalarından derlenmiştir.)




                                                      104                                                                                                            105
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20