Page 35 - İslam Ahlâkı 2. Ünite
P. 35
AHLAKİ TUTUM VE DAVRANIŞLAR 2. ÜNİTE
raftan cesaret, dinin emrettiği veya izin verdiği yerlerde olmalı, haram olan şeylerde yapılma-
malıdır. Mesela başkalarını ezmek, kuvvet göstermek, hak edilmeyen bir şeyi güç kullanarak
elde etmek cesaret erdemi değildir.
Kur’an-ı Kerim’de, herhangi bir şekilde zulme uğradığında, bir zorbalıkla karşılaştığın-
da buna boyun eğmeyip kendini savunmak olgun bir Müslüman’ın vasıfları arasında sayılır:
“Zulme uğradıktan sonra, kendini savunup hakkını alan kimseye (ceza vermek için) bir
yol yoktur. Ceza yolu ancak insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık
edenler içindir...” Din düşmanlarına karşı sert ve güçlü bir duruş her zaman teşvik edilir ve
143
aynı zamanda psikolojik baskılardan da yılmayan, eleştiri ve kınamalardan etkilenmeyen inanç
sahipleri övülür: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların
yerine öyle bir topluluk getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü-
minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihat
ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir
lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” 144
Her faziletin en güzel örneklerini Peygamber Efendimiz’de (s.a.v) gördüğümüz gibi, şeca-
atin de örneklerini onda görmekteyiz. Abdullah bin Ömer (r.a.), “Resulullah Efendimizden daha
yiğit, daha kuvvetli, daha şecaatli bir kimse görmedim!” demiştir. Nitekim Sevgili Peygambe-
145
rimiz (s.a.v), İslam’ı tebliğ ederken çeşitli eziyetlere katlanmış; gösterilen tepkiler karşısında
yılmadan yoluna devam etmiştir. O, hayatı boyunca korku nedir bilmemiş ve devamlı olarak
ashabına cesaret vermiştir. Davasından vazgeçmesi için türlü yollar denenmiş, kendisine ser-
vet ve makam teklif edilmiştir. Ancak o, saldırılar karşısında boyun eğmemiş, kendisine yapılan
teklifleri ise şu sözlerle geri çevirmiştir: “Ben, Allah tarafından gönderildim, kendiliğimden bir şey
söylemiyorum. Allah’a yemin ederim ki bu görevimden dönmem için Güneş’i sağ elime, Ay’ı sol eli-
me koysalar yine de vazgeçmem. Allah ya onu galip kılar yahut da ben bu yolda yok olur giderim”. 146
Hz. Peygamber (s.a.v), gayrimüslimlerle yapılan bütün savaşlara katılmış, zaman zaman
en ön saflarda çarpışmıştır. Hz. Ali (r.a.) der ki: “Biz Bedir’de Allah Resulü’ne sığınıyorduk. O gün
kendileri, düşmana en yakın duranımız, insanların en cesur ve metanetli olanı idi.” Sahabeden
147
Berâ ibn Âzib de Resulullah’ın (s.a.v) Huneyn Gazvesi’ndeki cesaretini anlatır ve şöyle der: “Val-
lahi, biz savaş kızıştı mı Resulullah’a (s.a.v) sığınırdık. Bizim cesurumuz, Resulullah (s.a.v) ile aynı
hizada durabilendi.” 148
“...O peygamberler, Allah’ın vahiylerini tebliğ
eden, Allah’tan korkan, başka hiç kimseden
korkmayan kimselerdir. Allah hesap görücü
olarak yeter. “
(Ahzâb suresi, 39. ayet.)
143 Şûra suresi, 41-42. ayetler.
144 Mâide suresi, 54. ayet.
145 İbn Sa’d, I, s. 373.
146 İbn Hişam, I, 352.
147 İbn Hanbel, I, 86.
148 Buhârî, Cihad, 167; Müslim, Cihad, 179.
51