Page 20 - İslam Ahlâkı 2. Ünite
P. 20

2. ÜNİTE                 AHLAKİ TUTUM VE DAVRANIŞLAR




             “Sadaka vermekle mal eksilmez. Allah Teâlâ
             kulunun değerini arttırır. Allah rızası için al-
             çakgönüllü olanı Allah yüceltir.”
                             (Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82)




                Zillet (düşüklük) ise bunun tam aksi olup hafif, sıradan ve bayağı davranışlarla ortaya
            çıkar. Makbul olan davranış biçimi, kibre varmayan, zillet derecesine de düşmeyen, vakarını
            koruyan tevazudur. Allah (c.c.) katında sevimli olan da ifrat ve tefrite varmayan orta yoldur.
            Mesela yoldan geçerken uğrayan bir satıcıya, âlim bir zatın kalkıp yer vermesi doğru değil-
            dir. Zira ilmin izzetini de muhafaza etmek gerekir. Yine mesela, bir hâkimin mahkemedeki
            ciddiyeti vakardır. Makamında vazifesini yaparken tevazu göstermesi zillettir. Ancak, evinde
            çocuklarına karşı da aynı ciddiyetle muamele ederse işte bu kibir olur. Zira insan evinde ev
            halkından biri olarak davranmalıdır.

                Aşırı kibirli insanlara karşı tevazu göstermek de doğru olmaz. Çünkü bu kendini aşağı-
            lama olarak görülür. Bu gibilere karşı Allah (c.c.) namına vakarla hareket etmek daha doğru
            olur. Aynı şekilde dinî değerlere saldıran kişilere karşı tevazu göstermek de büyük bir yanlış-
            tır. Orada temsil edilen yüce hakikatlerin değerini ayağa düşürmeden, dinin izzetini ve ilmin
            şerefini göstermek icap eder. Müslümanlar’a karşı tevazu ise, güler yüz göstermek, soru ve
            davetlerine karşılık vermek, yumuşak davranmak, ihtiyaçlarını görmek, onları küçümseme-
            mek şeklinde olur.
                Dünya hayatında insanları süsleyen en mühim zinet tevazudur. Bu haslet kul olmanın
            bir gereğidir. Hiçbir şeye sahip olmayan, bütün ihtiyaçlarını Rabb’ine arz eden bir insanın,
            başka türlü düşünmesi ve davranması beklenemez. Gurur, övünme ve bencillik eşya ile in-
            san arasına çekilen bir perdedir. Bu perdeyi kaldırmadan hiçbir şeyi olduğu gibi görmek
            mümkün değildir. Kendini beğenmiş kimselerin tasavvurlarındaki âlemin gerçeğine nispet-
            le farklı bir manzarası vardır. Resulullah şöyle buyurmuştur: “Kim Allah Teala’nın rızası için bir
            derece tevazu gösterirse, bu sebeple Allah onu bir derece yükseltir. Kim de Allah’a karşı bir derece
            kibir gösterirse, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, neticede onu esfel-i safiline atar.” 94




                      Sevgili Peygamberimiz hem devlet başkanlığı hem de ordu kumandanlığı gibi
               payeleri şahsında topladığı halde, eşsiz bir tevazu örneği sergilemiştir. Peygamberi-
               mizin fetihten sonra Mekke-i Mükerreme’ye girişi en büyük tevazu örneklerindendir.
               Ashâb-ı kirâm bu hali şu şekilde tasvir eder: “Resulullah, Mekke’yi fethe giden ordu-
               nun başında bulunuyordu. Zafer nasip olup da devesinin üzerinde Mekke’ye girerken,
               başını Yüce Rabb’ine karşı tevazu ile o derece eğmişti ki sakalının uçları neredeyse
               devenin semerine değmekteydi. (İbni Hişam, Siret, C 5, s. 63.)
                      O esnada devamlı olarak; ‘Ey Allahım! Hayat ancak ahiret hayatıdır!’ diyordu.”

                                                                           (Vâkıdî, Meğâzi, C 2, s. 824.)



            94   İbn Mâce, Zühd,16.
                                                    36
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25