Page 18 - İslam Ahlâkı 2. Ünite
P. 18

2. ÜNİTE                 AHLAKİ TUTUM VE DAVRANIŞLAR





                                                          Ayrıca insan sahip olduğu mallardan sorum-

                        BEYİN FIRTINASI               ludur ve onların hesabını vermesi gerekecektir.
                    Kaliteli ve güzel giyinmek,       Dolayısıyla kişinin malının artması, sorumlulu-
                   markalı ürün giymek midir?         ğunun artması demektir. Peygamber Efendimiz
                  Sonuçları ile birlikte tartışınız.  (s.a.v), bu konuyu bir hadis-i şerifle şöyle izah
                                                      etmiştir: “Ey âdemoğlu! İhtiyacından fazla olan
                                                      malını sadaka vermen senin için hayırlıdır. Eğer
                                                      vermeyip elinde tutarsan, bu senin için zararlıdır.
            İhtiyacın kadar mala sahip olmaktan dolayı Allah katında sorumlu tutulmazsın.” 90

                Kanaatkâr olmak bir gönül terbiyesi gerektirir. Kanaatin ne olduğunu bilmeyen, anla-
            mayan kişi ne kadar çok mala sahip olursa olsun vermekte zorlanır. Kişi, Allah’ın (c.c.) lütuf
            ve ihsanının her varlığa yetecek kadar bol olduğunu bilirse, vermenin daha hayırlı ve üstün
            olduğunu anlar. Nitekim Cenâb-ı Allah, nimetlerini, hiçbir ayırım yapmadan bütün canlıla-
            ra dağıtmaktadır. Bu sebeple ihtiyaçlarını Allah’a (c.c.) değil de kullara açan, verdiğine razı
            olmayarak diğer insanlardan bir şeyler isteyen kimseleri sevmemektedir. Sevgili Peygambe-
            rimiz (s.a.v); “Dilenmekten sakınmak isteyenleri Allah iffetli kılar. Halka karşı tok gözlü davran-
                                                                     91
            mak isteyenleri de Allah, insanlara muhtaç olmaktan kurtarır.”  buyurarak dilenmenin fakirliği
            daha da arttırdığını, gerçek zenginliğin iffetli davranmak olduğunu beyan etmiştir.

                Kanaat ehli izzetli ve şerefli olur. Onun gönlüne hiçbir dünyalık muhabbet giremez. Ta-
            mahkâr kimse küçük bir menfaat için şeref ve haysiyetini hiçe sayabilir, dilenci konumuna
            düşebilir. Bu konuda Müslüman’ın ölçüsünün ne olması gerektiğini Allah Resulü şu şekilde
            ifade etmiştir: “Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün olan birini görünce, nazarını
            hemen kendisinden aşağıda olana çevirsin.” 92

                Kanaatkâr olmak, bir kimsenin çalışmayı terk etmesini ve aç kalmasını gerektirmediği
            gibi hakkı olan şeyleri de almasına engel değildir. Nihayetinde kanaat, elinde olanla yetin-
            mek, başkasının malına tamah etmemektir. Hırsa kapılan insan, elindekileri de kaçırabilir.
            Kim bir şeyi vaktinden evvel elde etmek için uğraşırsa mahrumiyete düçar olabilir. Kanaat,
            kuvvetli bir iman ve Cenâb-ı Allah’a sonsuz güvenin tezahürüdür. Bu sebeple Rabb’imiz
            tarafından sevilen ve methedilen bir haslettir.




               Allah’ın has kullarını davet ettiği kanaat ziyafetinden uzak
            kalan kimse, padişah bile olsa dilenci gibi aç gözlüdür. Sen,
            Allah’ın verdiklerine razı olmadıkça, rahat etmek, kurtulmak
            ümidi ile nereye kaçsan, orada karşına bir afet çıkar, bir bela
            gelir sana çatar.                                (Mesnevi, 588-599)






            90   Müslim, Zekât, 97.
            91   Buhârî, Zekât, 18.
            92   Buhârî, Rikâk, 30.
                                                    34
   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23