Page 7 - İslam Kültür ve Medeniyeti 2. Ünite
P. 7
II. ÜNİTE
İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİNİN ESASLARI
İslam, sadece belli bir kavme değil, tüm insanlığa gönderilmiştir. “De ki, Ey İnsanlar! Ben sizin
hepinize göklerin ve yerin sahibi olan kendisinden başka tanrı bulunmayan, yaşatan öldüren Allah’ın
16
elçisiyim...” , “Ey Muhammed! biz seni ancak âlemlere rahmet olsun diye gönderdik.” ve “Biz seni
17
bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” ayetleri
18
bu hususu ifade etmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ile devam eden vahiy geleneği, hayatın içindeki uygulamalarıyla ev-
renseldir. İslam’ın merhamet, sevgi, barış, ırkçılığa karşı olma, erkek ile kadını birbirinin ta-
mamlayıcısı olarak görme gibi özellikleri, bütün insanlığın ihtiyacı olan değerlerdir. Mazlum ve
mağdurların, din, milliyet ayrımı gözetilmeden yardıma layık görülmesi, İslam Medeniyetini
evrensel kılan uygulamalardandır. Bu değerlerin taraftar bularak yaygınlaşması, değerlerin ev-
renselliğini gösterir. İslam, coğrafi ve toplumsal farklılıkları gözetir. İslam, evrenselliği yanında
yerel değerleri de muhafaza eder.
1.7. Sulh
İslam, “selam” kökünden gelen barış ve esenlik anlamına gelir. Tevhid mücadelesi veren
peygamberlerin bozgunculuğa son vermek için çaba sarf ettikleri ve kendilerine yapılan her
türlü şiddete karşı barış ile karşılık verdikleri görülür. Kur’an-ı Kerim “Ey iman edenler! Hepiniz
topluca barış ve güvenliğe (İslam’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düş-
mandır...” ayetiyle barışa ve güven ortamına çağırır.
19
İslamiyet ilke olarak sulhu tercih etmiş olsa da gerektiğinde can ve malın korunması için
savaşa izin vermiştir. Evrensel bir din olan İslam’da, harp hukukuna dair hükümler konmuştur.
20
İslam’da sulh ve cihad birbirini tamamlayan iki olgudur. Hz Muhammed (s.a.v.), peygamberliği
boyunca müşrikleri güzel söz ve yumuşaklıkla İslam’a davet etti. Medine Dönem'i'nde şehrin
yerlileri olan Evs ve Hazreç kabileleri ile Musevi kabileler arasında barışı sağladı. Mekkeli müş-
riklerle Hudeybiye Antlaşması ile sulhu sağladı.
Müslümanlar fethettikleri hiç bir ülkede din
birliği siyaseti gütmemişler, dinî çoğulcuğulu
sosyal bir esas olarak kabul etmişlerdir. Uzun yıl-
lar boyunca Müslümanların yönetiminde kalmış,
Ortadoğu ve Kuzey Afrika gibi Müslümanların
yoğun olarak yaşadığı bölgelerde, farklı din ve
geleneklere mensup grupların kendi inanç, mez-
hep ve cemaat yapılarını muhafaza ediyor olma-
sı, Müslümanların barış ve din hüriyetine ver-
dikleri önemi gösterir. Müslüman hâkimiyetinde
Endülüs kentleri, çok kültürlülüğün Avrupadaki
ilk örneğini oluşturmuştur. Macaristan’daki Gülbaba türbesi. Avrupa içlerine kadar giden Türk
dervişleri, barış elçisi olarak gittikleri yerlerde gönülleri fethetmişlerdir.
16 A’raf suresi, 158. ayet.
17 Enbiya suresi, 107. ayet.
18 Sebe suresi, 28.ayet.
19 Bakara suresi, 208. ayet.
20 Ömer Nasuhi Bilmen, Muvazzah İlmi Kelam, s. 112-114.
30