Page 6 - Akaid 2. Ünite
P. 6
İMAN VE MAHİYETİ 2. Ünite
dığı hâlde, dünyada Müslüman’mış gibi gözükebilir . Örneğin Hucurat suresi 14. ayet-i kerimede
10
iman ile İslam ayrı kavramlar olarak zikredilmektedir : “Bedeviler inandık dediler. De ki: Siz iman
etmediniz ama boyun eğdik deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi…”
İmanın Artması ve Eksilmesi: İmanın artması ve eksilmesi konusuna iki açıdan bakılabilir.
1. İman, inanılması gereken hususlar açısından artmaz ve eksilmez. Çünkü bir kimse inanı-
lacak esasların hepsini kabul etse fakat bir
veya birkaçına inanmasa, mesela meleklere A ARAŞTIRALIM
veya namazın farz oluşuna yahut adam öl- "Ey iman edenler! Allah’a, Peygam-
dürmenin haramlığına inanmasa iman etmiş berine, Peygamberine indirdiği Kitab’a
sayılmaz. İman edilecek esaslardan birini ve daha önce indirdiği kitaba iman edi-
kabul etmeme durumunda iman gerçekleş- niz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını,
memiştir ki artması veya eksilmesi söz konu- peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr
su olsun. Herkes aynı şeylere iman etmekle ederse tam manasıyla sapıtmıştır. "
yükümlüdür. İnanılacak esaslar konusunda
âlimle cahil, peygamberle peygamber olma- (Nisâ suresi, 136. ayet.)
yan, kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur. Yukarıdaki ayetin “Ey iman edenler” ile
İmam Ebû Hanîfe, bu konuda şu güzel açık- başlamasını ve sonrasında “iman ediniz”
lamayı yapar: “İman artmaz eksilmez. Çünkü denilmesinin sebebini bir tefsir kitabın-
imanın artması, ancak küfrün eksilmesi ile dan araştırınız.
imanın eksilmesi de ancak küfrün artmasıyla
mümkün olabilir. Bir şahsın aynı anda hem
mümin hem de kâfir olması ise yanlış bir düşünce şeklidir.”
11
2. İman, nitelik yönünden yani güçlü veya zayıf olma açısından artma ve eksilme gösterir.
Kiminin imanı kuvvetli ve olgun, kiminin ki ise zayıftır. İman kişide işitme ve düşünmeye bağlı bilgi
ve inanç ( ilme’l-yakîn ) seviyesinde olabildiği gibi görmeye dayalı bilgi ve inanç (ayne’l-yakîn ) ve
yaşamaya ve iç tecrübeye dayalı bilgi ve inanç ( hakka’l-yakîn) seviyesinde de olabilir. İmanda bu
çeşit bir farklılığın bulunduğuna ayet ve hadislerde de işaret edilir. Mesela Hz. İbrahim ölüleri nasıl
dirilttiğini göstermesini Allah’tan (c.c) istemiş, Yüce Allah’ın “İnanmadın mı?” sorusuna “...Hayır!
İnandım fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim)...” cevabını vermiştir. Böylece
12
onun Allah’ın (c.c) ölüleri nasıl dirilttiğini gördükten sonraki imanının önceki imanından daha kuv-
vetli olduğu belirtilmiştir.
N NOT EDELİM
“Mal biriktirme arzusu sizi ölünceye kadar oyaladı. Hayır! Yakında bileceksiniz!
Elbette yakında bileceksiniz! Gerçek öyle değil! Kesin bilgi (ilme’l-yakîn) ile bilmiş
olsaydınız, (orada) mutlaka cehennem ateşini görürdünüz. Sonra onu ahirette
çıplak gözle kesin olarak (ayne’l-yakîn) görecek (ve bilecek)siniz. Nihayet o gün
(dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.”
(Tekasür suresi, 1-8. ayetler.)
Ayette geçen ilme'l-yakin ve ayne'l-yakin ifadelerinden anladıklarınızı defteri-
nize not ediniz.
10. Komisyon, TDV İlmihali, “İman ve İbadetler”, C 1, s. 75.
11. Ebû Hanîfe, “Ebû Hanîfe’nin Vasiyyeti”, İmâm-ı Azam’ın Beş Eseri içinde, s. 73.
12. bk. Bakara suresi, 260. ayet.
30