Page 3 - Akaid 2. Ünite
P. 3
2. Ünite 2. Ünite İMAN VE MAHİYETİ
İmanın aslî rüknü kalbin tasdiki olmakla birlikte kalpte neyin gizli olduğunu insanlar bilemedi-
ği için kalpteki inancın dil ile söylenip açığa vurulması gerekmektedir. Bu sebeple ikrar yani kalpte
bulunan inancın dil ile ifade edilmesi, imanın bir parçası değil, ancak onun dünyevî şartıdır. Hatta
Hanefî fakihleri ikrarın dünyevî açıdan bu önemli rolü sebebiyle onu da imanın bir rüknü (olmazsa
olmaz parçası) olarak değerlendirmiş fakat kalp ile tasdikin asıl rükun, dil ile ikrarın ise zaid (ikincil
derecede) rükün olduğunu belirtmişlerdir.
B BİLGİ KUTUSU
Sahabîlerden Ammâr b. Yâsir, Kureyş müşriklerinin ağır baskılarına ve ölüm teh-
ditlerine dayanamayarak kalben inanmakla birlikte, diliyle Müslüman olmadığını,
Hz. Muhammed’in dininden çıktığını söylemiş (ikrahı mülci) fakat sonradan Allah
Teala şu ayeti vahyederek Ammâr’ın mümin bir kimse olduğunu buyurmuştur:
“Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan
sonra Allah’ı inkâr edip gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap var-
dır; büyük azap da onlar içindir.”
(Nahl Suresi, 106. ayet.)
Kalplerde neyin gizli olduğunu ancak Allah (c.c) bilir. Bir kimsenin iman ettiği, ya kendisinin
söylemesiyle veya cemaatle namaz kılmak gibi mümin olduğunu gösteren belli ibadetleri yapma-
sıyla anlaşılır. O zaman bu kimse mümin olarak tanınır, Müslüman muamelesi görür. Müslüman
bir kadınla evlenebilir. Kestiği hayvanın eti yenir, zekât ve öşür gibi dinî vergilerle yükümlü tutulur.
Ölünce de cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına defnedilir. Eğer bir kimse inancını diliyle
ikrar etmezse ona, Müslüman’a özgü bu tür hükümler uygulanmaz. İmanda ikrarın çok önemli
olduğunu Peygamber Efendimiz şu hadisleriyle dile getirmişlerdir:
“Kalbinde zerre kadar iman olduğu hâlde
‘Allah’tan başka ilah yoktur. Muhammed (s.a.v) N NOT EDELİM
O’nun elçisidir.’ diyen kimse cehennemden çı- “İnsanlardan bazıları da vardır ki inan-
kar.” 5 madıkları halde ‘Allah’a ve ahiret günü-
Dil ile ikrar bu derece önemli olduğu için ne inandık’ derler. Onlar (kendi akılların-
genellikle iman, “kalp ile tasdik ve dil ile ikrar- ca) güya Allah’ı ve müminleri aldatırlar.
dır” şeklinde tanımlanmıştır. Fakat imanı bu Halbuki onlar ancak kendilerini aldatır-
şekilde tanımlamak, kalbi ile inanmadığı hâlde lar ve bunun farkında değillerdir. Onla-
“inandım” diyenin mümin olmasını gerektir- rın kalblerinde bir hastalık vardır. Allah
mez. Nitekim Allah Teala buyurmuştur ki: “İn- da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söy-
sanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları lemekte oldukları yalanlar sebebiyle de
hâlde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık.’ der- onlar için elîm bir azap vardır.”
ler.” 6 (Bakara suresi, 8-10. ayetler)
Gönülden inanmadığı hâlde, diliyle inandı-
ğını söyleyen kişi – kalpteki inanç ve ikrarı bilinemediği için – dünyada Müslüman gibi muamele
görür. Fakat imanı bulunmadığı ve münafık olduğu için ahirette kâfir olarak muamele görecek ve
cehennemde ebedî kalacaktır. Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi kalbin tasdiki, imanın rüknü ola-
rak önemli bir temeldir. Dilin ikrarı da bu asıl ve gerçeğin tanınmasını sağlayan bir şarttır.
Çeşitli açılardan imanın tasnifi: İman, mümin olan kişinin inanç esasları hakkındaki bilgi dü-
zeyi ve iman dairesine giriş süreci açısından farklı şekillerde tasnif edilmiştir.
5. Buhârî, İman, 33; Tirmizi, Cehennem, 9; İbn Mâce, Zühd, 37.
6. Bakara suresi, 8. ayet.
27