Page 23 - Siyer 4. Ünite
P. 23
Ünıte 4
İslam ordusunun beklenmedik bir bozgunla karşı karşıya kalması anında Kureyşlilerin henüz
Müslüman olmayanlarından bazıları Hz. Peygamber’i öldürmeyi bile düşünmüştü. Hz. Abbas’ın
Resulullah’ın (s.a.v.) emriyle gür bir sesle “Nereye gidiyorsunuz? Resulullah’ı kime terk ediyor-
sunuz?” diyerek seslenmesini duyanlar Peygamberimizin (s.a.v.) etrafını sararak var güçleriyle
düşmanın üzerine saldırdılar. Hz. Peygamber’in çabaları ile toparlanıp düşmana karşılık veren
İslam ordusu, düşmanı bozguna uğrattı. 82
Allah Resulü (s.a.v.) , bozguna uğrayan düşmanın takip edilmesi için Evtâs’a sığınan Hevazinliler üzeri-
ne Ebu Âmir komutasında bir birlik gönderdi. Çarpışmalar sonucunda düşman oradan kaçarak Ta-
if’e sığındı. Sakifliler de memleketleri olan Taif’e çekilmişlerdi. Hz. Peygamber, Huneyn ve Evtâs’ta
ele geçen ganimet ve esirleri Mekke’ye yaklaşık 16 km. mesafede Cirâne denilen yerde muhafaza
altına aldıktan sonra ordusuyla Taif’i kuşattı. Etrafı surlarla çevrili eski bir şehir olan Taif’in mu-
hasarası yirmi günden fazla sürdü. Müslümanlar, mancınıkla kale duvarlarını yıkmaya çalışsalar
da kaleyi fethedemediler. Allah Resulü (s.a.v.) “Allah’ım, Sakif’e hidayet nasip et, onları bize gönder.”
duasıyla muhasarayı kaldırıp ganimetleri dağıtmak üzere Cirâne’ye döndü. 83
Müslümanlar Huneyn savaşında çok sayıda esir ve ganimet elde etmişlerdi. Alınan esirler ara-
sında Peygamber Efendimizin sütkardeşi Şeyma da vardı. Allah Resulü (s.a.v.) , beraber büyüdüğü
sütkardeşine vefa gösterip hediyeler vererek ikramda bulundu. Hz. Peygamber ganimetlerin
beşte birini Beytülmal’e ayırarak geri kalanını savaşa katılanlar arasında paylaştırdı.
84
3. Nifak ve Münafıklar
Hz. Peygamber’in İslam davetinde Medine’de karşılaştığı en büyük problemlerden birisi müna-
fıkların sebep olduğu nifak hareketleridir. Müslümanlar siyasi bir güç olarak tarih sahnesinde
yer almaya başladığında Medinelilerin bir kısmı siyasi ve maddi se-
beplerden dolayı inanmadıkları hâlde Müslüman gözükmüşlerdi. 85
Kur’an-ı Kerim’de münafık kelimesi iki farklı tipteki insan için kulla-
nılır. İlki; halis münafıklar olup bunlar, aslında inanmadıkları hâlde Derkenar
Allah’a (c.c.) ve ahiret gününe iman ettik, derler. İkincisi; zihin karışık-
lığı veya irade zayıflığı yüzünden imanla küfür arasında gidip gelen,
şüphe içinde bocalayan, imandan çok küfre yakın olan insanlardır. Nifak, dine bir kapıdan girip
Münafıkların nasıl bir karaktere sahip oldukları ve olaylar karşısın- diğer kapıdan çıkmak şeklin-
daki durumlarını Allah Teâlâ benzetmeler yoluyla en güzel şekilde de tanımlanır. Münafık ise
tasvir etmiştir. Allah Resulü (s.a.v.) ise münafıkların ruh hâllerini “Mü- inanmadığı hâlde inanmış
nafık, iki sürü arasında gidip gelen şaşkın koyun gibidir. Bir o sürü- görünen, Müslüman görünüp
ye gider, bir bu sürüye!” şeklinde anlatır. 86 Allah’a (c.c.) , Resulü’ne (s.a.v.) ve
iman edenlere düşmanlığını
Medine’de lider olmak üzereyken İslam’ın şehirde yayılmasıy- gizleyen kimselere denir.
la siyasi nüfuzunu yitiren Abdullah b. Übey b. Selül Münafıkların
başını çekiyordu. O, Bedir Savaşı’nda Müslümanların galip gelme- (bk. İbn Manzur, Lisanü’l-
siyle Müslüman olduğunu ilan edenlerdendi. Ancak eski itibarını Arab, C 10, s. 359.)
korumak amacıyla gizli bir muhalefet cephesi oluşturarak hayatı-
nın sonuna kadar Hz. Peygamber’e düşmanlık besledi. Allah Resu-
lü’nün (s.a.v.) Medine’deki tebliğ faaliyetlerinden rahatsızlığını açıkça
dile getirmekle kalmayıp şahsına yönelik karalama faaliyetleri baş-
lattı. Münafıklar Hz. Peygamber’i zemmeden ve şahsiyetini zede-
leyen ifadeler kullanıyor, durum Resul-i Ekrem’e intikal ettiğinde
de bir şey söylemediklerini savunarak iddiaları yalanlıyorlardı. Bir
gazve esnasında Abdullah b. Übey çevresindekilere “Ey topluluk!
82 Müslim, Cihâd, 76-81; Vâkıdî, Meğâzî, C 3, s. 897-899.
83 Vâkıdî, Meğâzî, C 3, s. 924-938; İbn Hişâm, es-Sîre, C 4, s. 97-128.
84 Vâkıdî, Meğâzî, C 3, s. 944-946; İbn Hacer, el-İsâbe, C 4, s. 344.
85 bk. Hülya Alper, “Münafık”, DİA, C 31, s. 566.
86 bk. Tevbe suresi, 45 ayet; Münafikûn suresi, 4. ayet; Müslim, Sıfatü’l-münafikîn, 17.
111111