Page 5 - Kelam 4. Ünite
P. 5

Geçmişte bazı filozofların ve hatta İslam dünyasında Ebu Bekir Zekeriyya er-Râzî gibi bazı düşünürlerin deizmi benim-
           sediği kabul edilir. Ancak deizmi, Orta Çağ’ın fikir ve inanç ikliminden Yeni Çağ’a girerken Hristiyanlığın yaşadığı teolojik
           buhranın ve Batı medeniyetine has tarihî şartların bir ürünü olarak değerlendirmek isabetli olacaktır.

             T       TARTIŞALIM



                 Yaratan ama ilgilenmeyen bir Tanrı, nübüvvet ve vahyin, dua ve ibadetin olma-
               dığı bir din sizce de eksik olmaz mıydı? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla payla-
               şınız.



              Deistler, Tanrı’nın varlığını ve âlemi yaratan olduğunu kabul ediyorlar ama O’nun âleme ve insana müdahil oluşunu kabul
           etmiyor, vahyi ve nübüvveti reddediyorlar. Bu yönüyle özellikle Tanrı’nın olmazsa olmaz sıfatlarını iptal ederek adeta O’nu
           yaratılış sonrasında çekip giden ve evrenle ilgilenmeyen âtıl bir Tanrı konumuna itiyorlar.

              Deistlere göre kâinat, Tanrı tarafından tasarlanan, hareketi başlatılan fakat dışarıdan müdahale olmadan doğa kanunla-
           rına uygun şekilde işleyen bir bütünlük olarak kabul edilmektedir.

               İslam’ın Deizm’e Bakışı

              Dinimizde Allah (c.c), âlem ve insan arasındaki ilişki deizmin dar ve sığ yaklaşımından çok geniş ve çok zengindir.
           Âlemlerin rabbi olan Allah (c.c) yaratıcı faaliyeti, ilmi, külli ve cüzi her şeyi bilmesi, hikmeti, kudreti, dualara icabeti, rızıklan-
           dırıcılığı, her türlü ikram, ihsan ve lütfuyla âleme her an müdahale eden yüce bir varlıktır. Allah (c.c) bir defada olup bitmiş
           bir yaratmanın faili değildir, sürekli ve her an yaratma hâlindedir.

              “Göklerde ve yerde bulunan herkes, O’ndan ister. O, her an yaratma hâlindedir.”
                                                                             4
              İslam inancında Allah (c.c), her an evreni yarattığı gibi vahiyle de insan hayatına ve tarihe müdahale eder. O, seçtiği
           peygamberler aracılığıyla insanlara mesaj göndermiştir. İnsan da bu mesaja verdiği cevapla Allah (c.c) katında inancı, ibadeti
           ve duasıyla bir değer kazanır.

              İslam inancında Allah (c.c), âlem ve insan arasındaki ilişki deizmin bir defa olup bitmiş, yapan-yapılan ilişkisi gibi değildir.
           Sürekli yaratma, vahiy ve rahmetle Allah’tan (c.c) âleme ve insana doğru inen; boyun eğme, dua ve ibadetle de âlemden ve
           insandan Allah’a (c.c) yükselen dinamik ve canlı bir ilişkidir.

            D        DİKKAT EDELİM

               İslam inancında Allah, âlem ve insan arasındaki ilişki deizmin bir defa olup bitmiş, yapan-yapılan ilişkisi de-
             ğildir. Sürekli yaratma, vahiy ve rahmetle Allah’tan (c.c) âleme ve insana doğru inen; boyun eğme, dua ve
             ibadetle de âlemden ve insandan Allah’a (c.c) yükselen dinamik ve canlı bir ilişkidir.

              Allah-âlem-insan ilişkisini çok açık biçimde ortaya koyan pek çok Kur’ân ayeti vardır:
              ” ”“Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir.
                  Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey
                  yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.”
                                                                                   5
              ” ”“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından
                  daha yakınız.”
                              6
           4   Rahmân suresi, 29. ayet.
           5   En’âm suresi, 59. ayet.
           6   Kâf suresi, 16. ayet.
 72                                                   73
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10