Page 10 - Hüsnihat 1. Ünite
P. 10

1. ÜNİTE


          kullanmışlar ve geliştirmişlerdir. Fakat yaptıkları güzel hat eserlerinin çoğu günümüze
          kadar gelememiştir.

            Hattat Şeyh Hamdullah (ö.1436) ile birlikte hat sanatında liderlik tamamen Türk mille-
          tine geçmiş ve artık “Kur’an-ı Kerim Hicaz’da indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı”
          sözü söylenmeye başlamıştır. Şeyh Hamdullah’tan sonra bugüne kadar en büyük ve ekol
          sahibi hat üstatlarının hep İstanbul’da yetiştiği görülmektedir.
            Osmanlı Türklerinin elinde hüsn-i hat sanatı sürekli bir yükselme seyriyle diğer Türk
          İslam sanatları arasında zirveye yerleşmiş, artık Osmanlı hat sanatı veya Türk hat sanatı
          diye adlandırılmaya başlanmıştır. 1914’te resmî olarak Medresetü’l-Hattatîn (Hattatlar
          Okulu) açılmış ve buraya devrin en büyük hattatları, hat hocası olarak tayin edilmiştir.

            1928 yılında yapılan harf inkılabı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin  resmî alfabesi
          olarak Latin  alfabesi  kabul edilmiş ve kullanılmaya başlanmıştır. Buna rağmen hüsn-i
          hat sanatı yasaklanmamış ancak iltifat göremediği için itibar kaybına uğramıştır. Uzun
          süre hat sanatı garip kalmıştır. Kadirşinas hattatlarımız İslam yazısıyla meydana getirdi-
          ğimiz büyük hat sanatı  mirasımızı  bugünlere taşıyarak büyük fedakârlıklar ile bu sanata
          hizmete devam etmişlerdir. Ecdadın bu kültür mirasını korumak ve yaşatmak bizim en
          önemli görevlerimizden birisidir.
            Türkler, İranlıların icat ettikleri yazı şekli olan  Ta’lik hattını onlardan almışlar,  önce
          onlar kadar güzel yazmışlar, sonra da İstanbul’da Hattat Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi
          (ö.1849) ile birlikte Türk talik ekolünü  oluşturmuşlardır.
            Arap harfleri ile yapılan hat sanatındaki  yazı çeşitlerine Divanî, Celî Divanî ve  Rik’a
          adlarındaki  üç çeşit yeni  yazıyı daha Türk milleti icat ederek  kazandırmıştır.  Tarihi
          Oğuz hanlarının  üç tuğlu nişanlarına kadar dayanan  tuğra da Türk hattatlarının  elinde
          doğmuş ve bugünkü  muhteşem güzelliğine  ulaşmıştır.
            Türk hattatları diğer İslam ülkelerinde hat sanatını öğretmek için aranan üstatlar ol-
          muşlardır. Hattat Aziz Efendi, 1922-1933 yılları arasında Mısır’a hat öğretmek üzere da-
          vet edilmiştir. Aziz Efendi hem Mısırlılara hem de din eğitimi için dünyanın her yerinden
          Mısır’a gelen talebelere hat öğreterek üslubunu dünyaya yaymıştır.




                 YORUMLAYALIM

             SANAT MI? SALTANAT MI?

              Şeyh Hamdullah’tan hat meşk edip icazet alan Sultan II.Bayezid, çok büyük ilerlemeler
           kaydederek hat sanatının gelişmesine katkıda bulundu. II. Bayezid tahta çıkınca, hocası Şeyh
           Hamdullah’ı İstanbul’a ailesiyle birlikte getirtti. II. Bayezid de hocasının yakınında bulunmak-
           tan son derece mutluydu. Hocasına hürmeti sonsuzdu. Hocası yazı yazarken hokkasını tutar,
           oturduğu yerde arkasını yastıkla besleyip, rahat etmesini sağlardı. Biri hattın sultanı, diğeri
           Osmanlının sultanıydı. Ama Osmanlıda, ilim, sanat ve tasavvuf ehli olmak sultanlıktan daha
           ağır basıyor ve o koca sultan hocasının sırtını kuş tüyü yastıklarla besleyip, hokkasını tutuyor
           ve hürmet gösteriyordu.



                                                       18
   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15