Page 5 -
P. 5
gördüğüm şeyi haber verdim. Buyurdu ki; “İnşâallah hak rüyadır. Bilâl (ö. 20/640) ile beraber kalk da gör-
düğünü ona öğret; ezanı okusun. Çünkü onun sesi senden daha yüksektir. Bilâl ile beraber kalktık; ben ona
öğretmeye o da okumaya başladı. Derken Ömer b.el-Hattâb (ra) bunu evinden duymuş; ridasını sürüyerek
acele çıkmış ve; “Yâ Rasûlallah! Seni Hak ile gönderene yemin ederim ki onun gördüğünü ben de görmüş-
tüm.” demiştir. Rasûlullah (sav) ona; “Allah’a hamd ü senâ olsun.” buyurdu.
BUNU BİLİYOR MUYDUNUZ?
İhvânı Safâ, 10. yüzyılda Basra’da ortaya çıkan, dinî, felsefi, ilmî düşüncelerini
çeşitli risaleler yazarak ortaya koyan bir topluluk. Bu risalelerden biri de musikiye
ayrılmıştır.
Abdullah b. Zeyd, Hz. Ömer ve ashabdan birkaç kimsenin rüyalarıyla ezan bu şekilde kabul edilmiş
ve günümüze kadar gelmiştir. Sabah ezanındaki:
“ مونلا نم يخ ةاــ َّ صلا” (Namaz uykudan daha hayırlıdır.) ibaresi ise Hz. Peygamber’in (s.a.v.) tasvible-
َّ
َ
ْ
riyle Hz. Bilâl-i Habeşî tarafından eklenmiştir: “Bir sabah vakti birazcık dalmış olan Rasûl-i Ekrem’e böyle
seslenen Bilâl’e Efendimiz; “Bilal, bu ne güzel söz, sabah ezanlarında bunu söyle.” buyurmuşlardır.
Ezanın okunduğu yere “mi’zene” veya “Menâre” (minâre) denilmektedir. Yalnız ilk dönemlerde Hz.
Bilal ezanı mescidin civarında oturan yaşlı bir kadının oldukça yüksek olan evinin damına çıkarak okurdu.
Daha sonraları mescidin arka tarafında yapılan yüksekçe bir yerden okunmaya başladı. Tarihte ilk minare
ise, Hicrî 58 yılında ve Muaviye (h. 41-60/m. 661-680) tarafından Mısır valiliğine atanmış olan Meslen b.
Muhalledi’l-Ensarî zamanında Amr İbnü’l-Âs Cami’ne ilaveten yapılmıştır. Bu minarede ilk ezanı sahabe-
den Şurahbil b. Âmiri’l-Murâdî okumuştur.
Ezan, girişte de temas ettiğimiz gibi sadece namaz vakitlerinin geldiğini bildiren bir vasıta değil bir
çağrı, bir ilamdır. Sadece müslümanlara değil, bütün insanlığa bir çağrıdır. Onların kurtuluşuna bir davettir.
Ezanın mûsikîmizdeki yeri hakkında bilgi vererek konuyu tamamlamak istiyoruz. Türk mûsikîsi’nde
dinî mûsikînin cami mûsikîsi kısmına ait mühim bir form olan ezan; müezzin tarafından, çeşitli makamlarda
imkân dahilinde sade, geçkisiz, zahidane bir üslup içerisinde ve doğaçlama okunur. Ezanı okurken,
ّٰ
ّٰ
ّٰ
ّٰ
“Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber, Allâhü ekber بْكَأ للَا -بْكأ للَا بْكَأ للَا -بْكأ للَا
ُ
ُ
ُ
ُ
ُ َ
ُ َ
ُ َ
ُ َ
ِ
ِ
Eşhedü en lâ ilâhe illallah, Eşhedü en lâ ilâhe illallah للا َّ لا هلإ َ ل نَا دهشَأ - للا َّ لا هلإ َ ل نَا دهشَأ
ْ ُ َ ْ
ّٰ
ْ ُ َ ْ
ّٰ
ُُ
ُُ
ِ
Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah, للا لوسر ادمحم نَا دهشَأ
ّٰ ُ
َّ ُ َ ْ
َ ً َ ُ
ُ
ّ
ِ
Eşhedü enne Muhammeden Rasulullah” للا لوسر ادمحم نَا دهشَأ
ّٰ ُ
َّ ُ َ ْ
َ ً َ ُ
ُ
ّ
kısımlarını fazla uzatmak, ezan okuma geleneğimizde yoktur. Bu bölümler, kulağa hoş gelen ve insan-
ları etkileyen sade nağmelerle okunmalıdır. Bundan sonra gelen Hayye ale’s-Salati, Hayye ale’s-Salâh/ Hayye
ale’l-Felâhi, Hayye ale’l-Felâh lafızları birinci kısma göre biraz daha uzatılabilir.
70