Page 3 -
P. 3

doğru kaldırdığımda gökyüzünde beyaz bulut gölgesi gibi bir beyazlık içinde kandiller gibi ışıkların parla-
        makta olduklarını gördüm. Artık bu beyaz gölge tabakası içindeki ziya manzumesi ile göğe doğru çekilip çık-
        tı. Nihayet onu görmez oldum.’ dedi. Resulü Ekrem: ‘Bilir misin onlar nedir?’ buyurdu. Üseyd, ‘Hayır.’ diye
        cevap verdi. Resûlü Ekrem: ‘Ey Üseyd, onlar meleklerdi senin sesine yaklaşmışlardı. Eğer okumaya devam

        etseydin sabaha kadar seni dinlerlerdi. İnsanlar da onlara bakarlardı. Halkın gözünden gizlenmezdi.”

               İslam inancında mûsikî, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) teşviki ile neşv ü nemâ bulmuştur.  Hz. Muham-
        med (s.a.v.)  “Kur’an’ı seslerinizle güzelleştiriniz.” diye buyurmuş, ezanı sesi güzel olan Hz. Bilal’e (r.a.)
        okutmuştur. Bu emir ve uygulamaları mûsikî ilminin gelişmesine, birçok formların ortaya çıkmasına zemin
        hazırlamıştır. Bu emirlerin Türk mûsikîsi üzerindeki etkisini yakından görmek için Türk mûsikîsinin en önem-
        li isimlerinden Abdülkâdir-i Merâgî’nin Câmi’ul Elhân adlı eserine bakarsak şu ilginç cümleleri görürüz:

               “Babamın beni mûsikîde eğitmesinin nedeni, Kur’an hafızı olmamdan dolayı, sesler bilgisini hakkıy-
        la öğrenebilmem ve Kur’an tilavetini güzel seslerle yapabilmem içindi. Bu en başta bilmem gereken şeydir.”

               Tüm  bunların  yanı  sıra  Kur’an’ı  mûsikî  ile  okurken  dikkat  edilmesi  gereken  konular  vardır.  Bunlar
        özellikle Kur’an’ın okunuşunda kullanılan tecvid kâidelerinin dışına çıkmamakla başlar. Ezgi yapacağım diye
        Kur’an’ı şarkıya çevirmek, mûsikî yapıyorum diye harflerin mahreçlerini çıkarmamak doğru değildir. Bu arada
        yapılmaması gereken şeylerden birisi de Kur’an’ı aşırı makam ve nağmeye boğmamaktır. Burada maksat, bir
        mûsikî icrasından daha çok, yukarıdaki hadislerde de geçtiği gibi, Kur’an üzerinde daha çok düşünmeyi ve onu
        anlamayı  teşvik  etmektir.

               1.2. Ezan

               Ezan Arapça bir kelime olup  “ نذا” harflerinden türemiştir. Bu kelimenin “tef’îl” babına sokulmuş
        hâlidir. Bu da Türkçede “i’lâm, bildirmek, muhtıra, duyuru” manalarına gelmektedir. Istılahta ise bilinen,
        özel  lafızlar  kastedilmektedir.

               Ayrıca ezan, Müslümanları namaza dâvet ve vakit namazının ilânı için, bilinen yol üzere özel lafızlar-
        la müezzin tarafından edilen nida, namazın sadası: Ezan-ı Muhammedî” şeklinde tarif edilmektedir. Ezanın
        varlığı, kitap ve sünnet ile sabittir. Kur’an-ı Kerîm’de şöyle  buyrulmaktadır:  “Siz  namaza  çağırdığınız
        vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum
        olmalarındandır.”  1
























                          Ezan, namaz vakitlerinin geldiğini bildiren bir vasıta değil bir çağrı, bir ilamdır.

        1   Maide suresi, 58. ayet.
                                                            68
   1   2   3   4   5   6   7   8