Page 10 - İslam Tarihi 1. Ünite
P. 10
Hz. Peygamber’e tabi olmuştur. Bu görüşmeden bir yıl sonra gerçekleşen İkinci Akabe Biati’nde ise ikisi
kadın yetmiş beş Yesribli, Resulullah’ı (s.a.v.) memleketlerine davet ederek Müslümanlar için bir dönüm nok-
tası olacak hicretin önünü açmışlardır. 16
5. Hicret ve İslam’ın Medine Dönemi
Var olma mücadelesindeki Müslümanlar için hicret bir zorunluluk hâline gelmişti. Yıllarca müşriklerin
her türlü zorbalıklarına sabırla göğüs geren Müslümanların artık bu şehirde can ve mal güvenliği kalma-
mıştı. Öyle ki Hz. Peygamber’in davetini engelleyemeyen müşrikler ona karşı suikast planları yapmaya
başlamışlardı. Diğer taraftan Hz. Peygamber de Mekke’de İslam’ı hâkim kılmaya muvaffak olamamıştı.
Tebliğini sürdürebilmek ve İslam’ı daha geniş kitlelere ulaştırabilmek için Allah Resulü (s.a.v.) Mekke dışına
yönelmeye karar verdi.
İkinci Akabe Biati’nin ardından Yesrib’e davet edilen Müslümanlar Hz. Peygamber’in izin vermesiyle
peyderpey hicret etmişlerdir. Hz. Peygamber de 622 yılında Hz. Ebu Bekir ile birlikte müşriklerin tuzakla-
rını aşarak zorlu bir yolculuğun ardından Yesrib yakınlarındaki Kuba’ya varmıştır. Burada bir süre kalıp bir
mescit inşa eden Allah Resulü (s.a.v.) , kendisinin teşrifiyle bundan sonra Medine-i Münevvere diye anılacak
olan Yesrib’e ulaşmıştır.
17
5.1. Medine İslam Devleti’nin Kurulması
Hicret, Müslümanlar için her açıdan bir dönüm noktası ve yeni bir geleceğin başlangıcı olmuştur. Mek-
ke’de iken müşriklerin baskısı altında hayatta kalabilme mücadelesi veren Müslümanlar hicretten sonra
Hz. Peygamber’in önderliğinde kısa sürede Medine İslam Devleti’nin mensupları hâline gelmişlerdir.
Hz. Peygamber’in dinî, siyasi, iktisadi ve içtimai alandaki girişimleriyle hicretten hemen sonra kurulan
Medine İslam Devleti’ni zaman içinde Mekke müşrikleri dâhil her siyasi oluşum tanımak mecburiyetinde
kalmıştır. Karşı tarafın Müslümanlara yönelik tutumu, İslam Devleti'nin atacağı adımlarda etkili olmuştur.
Zira Hz. Peygamber, Müslüman devletin başkanı olarak daima siyasi muhataplarına karşı iyi niyetli bir
tutum sergilemiş, mecbur kalmadıkça silahlı mücadeleyi tercih etmemiştir.
5. 2. Medine İslam Devleti’nin Siyasi,
Askerî ve Dinî İlişkileri
HÜLASA dine’nin şuradan şuraya kadar olan mahalli
Hz. Peygamber hicretten sonra “… Me-
harem bölgesidir...” buyurarak hem şehrin
18
Hicretten sonra Müslümanların içinde bulunduğu hem de İslam Devleti’nin sınırlarını belirle-
durum şöyle ifade edilmiştir: miştir. Ardından şehirdeki Müslümanların sa-
yısını öğrenmek için nüfus sayımı yaptırmış,
“Muhacir; aciz, çaresiz, fakirdi ve geçim vasıta-
larından yoksundu. Kureyş, bu küçük topluluğu böylelikle yeni kurulan devletin askerî gücü-
yok etmek için Medine’ye saldırı tehditlerinde nü tespit etmiştir.
(s.a.v.)
bulunuyordu. Yahudiler müminlere karşı Kureyş Allah Resulü hicretin hemen ar-
ile gizlice anlaşmıştı. Medine civarındaki Arap dından her şeyini Mekke’de bırakıp hic-
kabilelerin çoğunluğu bu yeni inanca düşmanlık ret eden muhacirler ile Medinelileri kar-
besliyordu ve hâlihazırda Medineli Müslümanlar şılıklı olarak kardeş ilan etmiştir. Muâhât
arasında sayıları hızla artan münafıklar grubu adı verilen bu uygulama ile kabile asabi-
vardı.” yetinin yerini din kardeşliği almış, yok-
sulluğun yanında bir de gurbet hayatına
(Afzalurrahman, Siret Ansiklopedisi, adapte olmaya çalışan muhacirlerin sosyal
C 1, s. 403.) problemleri büyük ölçüde çözülmüştür. Diğer
taraftan ensarın yüce gönüllü tavrı ile muha-
cirlerin azim ve gayreti sayesinde kısa bir za-
manda hayat tabii seyrine dönmüştür.
16 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 188-190.
17 bk. İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 168-204.
18 Buhârî, Fedâilü’l-Medine, 1.
24