Page 9 - İslam Tarihi 7. Ünite
P. 9

7. Ünite
                                                                                        7. Ünite
               Osmanlı hâkimiyetindeyken üç dinin mensuplarının refah içinde yaşadıkları bir yer olan Filistin, I.
            Dünya Savaşı sonrasında İngilizlerin kontrolüne geçmişti. 19. yüzyılın sonlarında Filistin’de Yahudi Devleti
            kurma idealiyle ortaya çıkan Siyonizm, İngilizlerin 1917’de yayınladığı Balfour (Balfor) Deklarasyonu ile
            siyasi bir aktör olarak dünya sistemine girdi. Ardından Filistin topraklarına yoğun bir Yahudi göçü baş-
            ladı. 1947’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen kanunla bu topraklar Araplarla Yahudiler
            arasında paylaştırıldı. Yahudilerin bir devlet elde etmesi, Filistinli Arapların ise yurtsuz kalması sonucunu
            doğuran bu gelişme ile Filistin sorunu başla-
            mış oldu. 1948’de İsrail Devleti’nin kurulması-
            nın ardından da Orta Doğu’nun en önemli ve                          TEFEKKÜR
            karmaşık sorunlarından birisi hâline geldi. Bu
            süreçte Arap-İsrail Savaşları yaşanmış, milyon-
            larca Filistinli topraklarından göç etmeye zor-  19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk yarısı
            lanmış ve İsrail hızla Filistin topraklarını işgal   arasında Afrika kıtası Avrupalıların menfaatleri
            ederek sınırlarını genişletmiştir. Filistinliler ile   doğrultusunda siyasi, askerî, stratejik, dinî ve ik-
            Yahudiler arasında yaşanan çatışmalar ve İsra-  tisadi bakımdan sömürgeleştirildi. Osmanlı Dev-
            il’in baskıcı politikaları dünyanın gözü önünde   leti dört asır kaldığı kıtada doğrudan kendi kül-
            hâlen devam etmektedir. 20                      türünü emperyalist bir tavırla ve zorla tebaasına
               Orta Doğu’nun önemli devletlerinden biri     kabul ettirmediği için bugün başta Cezayir, Tu-
            olan İran, 1979 devrimiyle uluslararası alanda   nus ve Trablusgarp gibi eski eyaletlerinde Türk-
            çokça  tartışılan  ve  çeşitli  değerlendirmelere   çe konuşan bir toplum yoktur. Oysaki Afrika’da
            konu olan bir ülke olmuştur. Tarih boyunca bü-  bugün 25 ülkenin resmî dili Fransızca ve yine
            yük  imparatorlukların  kurulduğu  İran  coğraf-  bir o kadar ülkenin resmî dili İngilizce olup Por-
            yası zengin petrol ve doğal gaz yatakları, jeo-  tekiz ve İspanya’nın birkaç eski sömürgesinde
            politik ve stratejik konumundan dolayı sürekli   de kendi dilleri resmî dil olarak kullanılmaktadır.
            dünyanın  gündeminde  yer  almaktadır.  İslam
            coğrafyasının büyük bir bölümünü içeren Orta        (Ahmet Kavas, “XXI. Yüzyılda Afrika Havzası”,
            Asya’nın  neredeyse  tamamı  1880’lerde  Rus       XXI. Yüzyılda İslâm Dünyası ve Türkiye, s. 214.)
            Çarlığı  tarafından  ele  geçirilmiş  ve  Rusya’nın   Metinden de hareketle sömürgeci zihniyetin
            Orta  Asya  üzerindeki  hâkimiyeti  Sovyetler   millî benliğin kaybolmasına etkisini yorum-
            Birliği’nin 1991 yılında dağılmasına kadar sür-  layınız.
            müştür. Sonrasında Türk devletlerinden Azer-
            baycan,  Kazakistan,  Türkmenistan,  Özbekis-
            tan,  Kırgızistan  ve  Tacikistan  bağımsızlıklarını
            kazanmıştır. Böylece Orta Asya Türk cumhuriyetleri de tarih sahnesinde yeniden yer almaya başlamıştır.
               Avrupa ve Amerika’daki Müslümanlar 11 Eylül 2001’de meydana gelen olayların ardından büyük bir
            baskıya maruz kalmışlardır. Bu terör saldırısı gerekçe gösterilerek Afganistan ve Irak müdahaleleriyle
            başlayan süreç Arap Baharı sonrası Libya, Suriye, Mısır ve Yemen’i içine alan küresel bir çatışmaya dö-
            nüşmüştür. Bugün Orta Doğu’da yer alan birçok Müslüman devlet çok uluslu güçlerin etkisi altındadır.
            Suriye bunun en açık örneğidir. Hafız Esed Dönemi’nden beri devam eden baskıcı yönetim, Beşşar Esed
            ile doruğa ulaşmış ve bir iç savaş patlak vermiştir. Irak’tan dış güçler her ne kadar çekilmiş olsa da böl-
            gede hâlâ iç savaş, karışıklık, PYD ve DAEŞ gibi terör örgütlerinin de müdahil olduğu çatışmalar devam
            etmektedir. Diktatör yönetimler kadar sömürü politikaları ve iktisadi alandaki adaletsizliklerden dolayı
            Tunus’ta başlayan ve Arap Baharı adı verilen halk hareketleri Mısır, Yemen, Libya gibi ülkeleri de ciddi
            şekilde etkilemiş ve bu ülkelerin liderleri iktidardan düşmüşlerdir. Mısır, Hüsnü Mübarek’in devrilme-
            sinin ardından Mursi ile yeni bir sürece girmişken yapılan darbe ile ülke yeniden çalkantılı bir döneme
            girmiştir. Libya, Kaddafi’nin ardından sömürü ve çatışmalara teslim olmuştur. Yemen’de ise karışıklık ve
            iç savaş hâlen devam etmektedir. 21

            20  Sedat Kızıloğlu, “İsrail Devleti’nin Kuruluşuna Kadar Geçen Süreçte Yahudiler ve Siyonizm’in Gelişimi”, KÜSBD, C 2, S 1, s. 44-61.
            21  bk. Mustafa Tekin, “İslam Dünyası’nın Yapısal Sorunları”, Günümüz İslam Dünyası’nda Meseleler ve Çözüm Yolları, s. 322-325.



                                                                                               129
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14