Page 5 - İslam Kültür ve Medeniyeti 6. Ünite
P. 5
VI. ÜNİTE
İslam Kültür ve Medeniyeti’nde ŞEHİR
İNCELEYELİM
“Kur’an, toplumun yozlaşması sürecinde, özellikle toplumun ileri gelen kesimlerinin önemli bir rol
oynadığına dikkat çekmektedir. Artan refahtan büyük payı alan kesimler, servet ve iktidarın kendilerine
verdiği güç nedeniyle hem kendileri sapmış hem de toplumu saptırmışlardır. Dolayısıyla peygamberler,
ahlakın ve toplumun ıslahını köyden değil şehirden başlatmışlardır. Bu açıdan bakılınca şehir; bozulma,
çürüme ve sapmayı, köy ise dinginliği, saflığı ve alçak gönüllülüğü temsil etmektedir.”
Kadir Canatan, “Bir Tanımlama Çerçevesi: İslam Kültüründe Şehir Kavramı,” s. 68.
Kur’an’da geçen peygamber kıssalarında, peygamberlerin muhatap oldukları şehir ahalisi ile di-
yaloglarını inceleyiniz.
Kur’an’da, mamur edilen şehirlerin medeni toplumlar için nimet olduğu, ancak kıymetinin
bilinmemesi durumunda sahiplerinden bu nimetin geri alındığı zikredilmektedir: “Allah şöyle bir
memleketi misal verdi: Orası güven ve huzur içinde idi. Oraya her taraftan bolca rızık gelirdi. Fakat Al-
lah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden yaptıklarına karşılık Allah onlara şiddetli açlık ve korku
ızdırabını tattırdı.”
11
Şehirlerin de kimliği vardır. Şehrin kimliği, o şehirde yaşayanların dünya görüşleri, inançları
ve gelenekleriyle doğrudan alakalıdır. Şehrin mekânları bu değerler doğrultusunda şekillenir. Bir
şehri tanımak için sahip olduğu medeniyet birikimine bakmak gerekir. Antik Dönem şehirlerin-
den Roma ve Atina, Hristiyanlara ait şehirlerden Paris ve Viyana ve Müslümanlara ait şehirlerden
Mekke, Medine ve İstanbul ait oldukları inanç dairesinin medeniyetini temsil eden merkezlerdir.
KARŞILAŞTIRALIM
Fazıl Şehir-Cahil Şehir
“Hayrın efdali ve kemalin âlâsı-şehirden uzak topluluk merkezlerinde değil şehirlerin sınırları içinde
elde edilir. Şunu söyleyelim ki hayır nasıl arzu ve iradeyle elde edilirse, kötülük de arzu ve iradeyle elde
edilir. Dolayısıyla bir şehrin sınırları içindeki yardımlaşmanın kötü amaçlara doğru yönelmesi de müm-
kündür. Fakat sakinlerinin ancak saadete erişmek maksadıyla kurulan şehir fazıl bir şehir olur…
Cahil şehir öyle bir şehirdir ki halkı saadeti ne tanırlar ne düşünürler. Kendilerine öğretilse bile ne
onu kabul ederler ne de ona inanırlar. Onlar ancak sıhhat, servet, şehvet, serazad olmak, saygı ve itibar
kazanmak gibi zevahire, hayatın gayesi nazariyle bakarlar. İşte bu şeylerin her biri cahil şehir halkınca birer
saadet sayılır. Onların en büyük saadetleri de bütün bu şeylerin bir arada toplanmasıdır.
Onlara göre saadetin zıdları bedbahtlık, hastalık, fakirlik, lezzetlerden mahrum olmak, istediklerini
yapamamak ve itibarsız kalmaktadır. Bu şehir başka bir sürü başka şehirlere ayrılır; zaruri şehir, değiştirici
şehir, bayağılık ve bedbahtlık şehri, haysiyet şehri, tagallüb şehri, cimaî şehir, fasık şehir, değişmiş şehir,
şaşkın şehir. Bu şehirlerin kralları fazıl şehir krallarının zıddı, idarecileri de fazıl şehir idarecilerinin zıddı
sayılırlar; halkı da öyledir.”
Farabi, el-Medinetü’l-Fazıla, s. 80-91
Fazıl şehir ile cahil şehir arasındaki farklar nelerdir?
11 Nahl suresi, 112. âyet.
107