Page 4 - İslam Kültür ve Medeniyeti 5. Ünite
P. 4
V. ÜNİTE
İslam Kültür ve Medeniyeti’nde SANAT
İslam sanatında tekâmül esastır: İslam sanatında, tekâmül etme yani en iyiye ve güzele
ulaşma çabası esastır. Müslüman sanatçılar, yerleşmiş sanat geleneğini bozup yenisini yapmak
yerine kendilerinden önceki birikimi geliştirmeye çalışırlar. Bu birikimin oluşturduğu sanatsal
yapıya, geçmişle uyumlu ancak özgün bir parça eklemek gayretiyle eserlerini verirler.
İslam sanatının bir ahlak anlayışı vardır: Sanatın asıl sahibi Allah’tır (c.c). Sanatçı, zaten ya-
ratılmış olanı tasvir ettiğini ve kendisinin sanat adına bir elçi olduğunu bilir. Bu bilince sahip
Müslüman sanatkâr, kibirden uzaktır ve tevazu sahibidir. Allah’ın (c.c) kendisine verdiği ilham
ve kabiliyet için şükreder. Yeteneğini, zekâsını, duygularını kullanarak üretmeye ve ruhen ol-
gunlaşmaya çalışır.
İslam sanatında soyutlama (üsluplaştırma) esastır: Kur’an’-ı
Kerim’de tasvirle ilgili açık bir yasak bulunmaz. Hadislerde ise
tasvir (resim, heykel) hoş görülmemiştir. Müslüman sanatkâr,
tevhid hususundaki duyarlılığından dolayı tabiatı olduğu gibi
kopyalamaz, gerçeğine birebir uygun tasvir etmez. Tabiatta
gördüklerini, soyutlama yoluyla gerçek hâlinden uzaklaştırır.
Sonra kendi üslubunu katarak onları şematik birer desen/mo-
tif hâline getirir. Buna üsluplaştırma denir. Soyutlamanın farklı
teknikleri ve sanatçıların ise kendilerine özgü üslupları vardır.
Örneğin minyatür sanatında derinlik, perspektif, ışık ve gölge
yoktur. Bu sayede gerçek bir manzara, olay ya da varlığın tasviri
soyutlanır. Renklerin gerçeğinden daha parlak ve canlı olması Lalenin stilize edilmiş formu.
en önemli özelliklerindendir.
İslam dini, Müslümanları sanatla ilgilenmeye
teşvik eder. Dünyadaki sanat eserlerinin görülme-
sini, bunlardan ibret ve ilham alınmasını ister. Di-
5
ğer medeniyetlerin sanat eserlerini insanlığın or-
tak mirası olarak değerlendirir. Bu eserler, tevhit
inancına aykırı olmadığı sürece koruma altındadır.
3. DİL VE EDEBİYAT Delail-i Hayrat, Osmanlı Dönem’i, 1770 (TİEM 1441)
Kur’an’ın indirildiği dönemde edebiyat gelişmişti. Şiire ve hitabete önem verilirdi. Şairler,
toplumda yüksek bir mevkiye sahipti. Şiir yarışmalarında birinci gelenlere mükâfat verilir, şiirle-
ri Kâbe duvarlarına asılırdı. Kâbe’ye asılan şiirlerin en ünlüleri, “mu’allaka-i seb’a”dır. 6
Müslümanların hayatlarını Kur’an ve hadislere göre tanzim etme gayreti, onları Kur’an dili
olan Arapçayı öğrenmeye yöneltmiştir. Kur’an’ın bir dil ve edebiyat mucizesi olması, İslam Me-
deniyetinde dil bilim çalışmalarının ve edebiyatın gelişmesini sağlamıştır. Kur’an’ın mesajının
edebî özelikleri, söz sanatlarına yön vermiş, dilde estetik duyarlılığın gelişmesine katkıda bu-
lunmuştur.
7
5 bk. Rum suresi 42. ayet. İbrahim Sarıçam, Seyfettin Erşahin, İslam Medeniyet Tarihi, s. 191.
6 Mustafa Yıldırım, İslam Sanatı ve Estetiğinin Temelleri, s. 62.
7 Turan Koç, İslam Estetiği, s. 62-63.
87