Page 20 - Tefsir Okumaları 2. Ünite
P. 20

MEAL VE TEFSİRİ YAPILACAK BAZI SURELER





                   OKUMA PARÇASI
                   Alak Suresinin İlk Beş Ayetinin İnişi

                   Bu ayetler, senelerdir ilahi kudret tarafından hususi terbiyeye tâbi tutulup peygamberliğe
                hazırlanan Resulullah’a (s.a.v.) Hira Dağı'nda ilk vahyedilen ayetlerdir. Bu hadisenin nasıl ger-
                çekleştiğini Hz. Aişe (r.a.) sormuş ve Nebiyy-i Ekrem (s.a.v.) de anlatmıştı. Efendimiz’in (s.a.v.)
                anlattıklarını Aişe (r.a.) şöyle naklediyor:

                   “Resulullah’a (s.a.v.) ilk vahyin başlaması sâdık rüyalar ile olmuştu. Onun gördüğü her rüya
                sabahın aydınlığı gibi açık ve net olarak aynen tahakkuk ederdi. Bu durum altı ay kadar devam
                etti. Sonra ona yalnızlık hâli sevdirildi. Bu hâl sebebiyle Hira Dağı'ndaki mağarada halvete
                çekilmeye başladı. Birkaç gün bazen de günlerce orada kalıyor ve tefekkür ediyordu. Zaman
                zaman ev halkının yanına gidiyor ve azığını alıp tekrar o mağaraya dönüyordu. Bu durum
                Hıra’da kendisine ilahi vahiy gelinceye kadar bu şekilde devam etti. Yine bir gün Hira’da bulu-
                nuyordu ki ansızın vahiy meleği Cebrâil (a.s.) geldi ve “Oku!” dedi. O: “Ben okuma bilmiyorum”
                diye karşılık verdi.

                   Efendimiz (s.a.v.) olayın bundan sonraki seyrini şöyle anlatır:

                   “Melek beni yakalayıp takatim kesilinceye kadar sıktı ve sonra bırakıp tekrar ‘Oku!’ dedi.
                Ben de ona ‘Ben okuma bilmiyorum.’ dedim. Bunun üzerine beni aynı şekilde tutup takatim
                kesilinceye kadar sıktı ve arkasından serbest bırakıp tekrar ‘Oku!’ dedi. Ben yine ona ‘Ben oku-
                ma bilmem.’ diye cevap verdim. Bu cevap üzerine beni üçüncü kez tuttu ve takatim kesilinceye
                kadar sıkıp bıraktıktan sonra kendisi okumaya başladı. Alak suresinin ilk beş ayetini okudu.”

                   Bu olaydan hemen sonra Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in (s.a.v.) kalbi korkudan titrer bir hâl-
                de eşi Hz. Hatice’nin (r.a.) yanına döndü ve “Beni örtün, beni örtün!” buyurdu. Korku hâli
                dininceye kadar bu hâlde kaldı. Sonra başından geçenleri eşine bir bir anlatarak “Kendimden
                korktum.” diye ilave etti. Bunun üzerine asil bir hanımefendi olan Hz. Hatice (r.a.) kainatın
                efendisine şunları söyledi:

                   “Hayır, asla öyle düşünme! Cenâb-ı Hakk’a yemin ederim ki Allah hiçbir zaman seni üzüp
                mahcup etmez. Zira sen akrabanı görüp gözetirsin, işini görmekten aciz olanların yükünü kal-
                dırırsın, yokluk içinde kıvranan fakirlere iyilik eder, onlara son derece faydalı olursun. Misafiri
                ağırlar ve Hak yolunda ortaya çıkan mühim hadise ve musibetlerde insanlara yardım edersin.”

                   Bu sözlerden sonra Hz. Hatice (r.a.) Resul-i Ekrem’i (s.a.v.) amcazadesi Varaka b. Nevfel’e
                götürdü. Cahiliyye Dönemi’nde hıristiyanlığı kabul eden Varaka İbranice yazı bilir ve İncil’den
                zaman zaman bazı şeyler yazardı. İleri yaşlarında gözleri görmez olmuştu.

                   Hz. Hatice (r.a.) Varaka’ya:

                   “Amcazadem, dinle de bak yeğenin neler söylüyor.” dedi. Varaka:

                   “Hayrola yeğenim ne oldu, söyle bakalım.” diye sorunca Resulullah (s.a.v.) gördüğü şeyleri
                bir bir kendisine anlattı. Bunun üzerine Varaka dedi ki:

                   “Bu gördüğün, Allah Teâlâ’nın Musa’ya (a.s.) gönderdiği Nâmûs diye adlandırılan Cebrâil’dir
                (a.s.). Âh! Keşke senin davet günlerinde genç olaydım. Kavmin seni yurdundan çıkaracakları
                zaman keşke hayatta olsaydım!” Bu sözler üzerine Allah Resulu (s.a.v.):




                                                           70
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25