Page 14 - Tefsir Okumaları 1. Ünite
P. 14

KUR’AN’I ANLAMAYA GİRİŞ



               “Allah (c.c.) bir insanla ya vahiyle veya perde arkasından konuşur. Yahut ona kendi
        izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. Doğrusu O, çok yücedir, her hükmü ve işi

        hikmetli ve sağlam olandır.”     30

               Ayet-i kerimeye göre Allah Teâlâ (c.c.) kullarına üç yolla hitap eder, onlarla konuşur:

               Birincisi vasıtasız olarak  kulunun kalbine vahyeder. Bu şekilde vahy, sözün ruhani bir yolla

        vasıtasız olarak insanın içine doğması ve alınması hâlinde ortaya çıkar. Bu tür vahiy, hem pey-
        gamberler hem de insanlardan bazıları için söz konusudur. Peygamberlere uykuda gelen vahiy
        buna örnek teşkil eder. Kendine bu tarz bir vahiy gelen peygamber uyandığı zaman kalbinde doğ-
        ruluğu kesin bir bilgi bulur ve onun vahy eseri olduğuna yakîni bir şekilde inanır. Peygamberlerin

        dışındakilere yapılan bu şekil vahy ise ilham anlamındadır. Nitekim Hz. Musa’nın (a.s.) annesine
                                                                                                             31
        ve Hz. İsa’nın (a.s.) havarilerine  bu tarzda vahyolunduğu belirtilir.
                                           32
               İkincisi, Peygamberine perde arkasından vahyeder. Bunda da vahiy meleği Cebrail’in (a.s.)
        aracılığı söz konusu değildir. Allah Teâlâ (c.c.) bazı cisimlerde ve kulaklarda söz yaratıp işittirir. Bu

        söz doğrudan doğruya kalbe değil, kulaktaki işitme gücüne söylenir ki perde arkasından olması bu
        yönüyledir. Ayrıca bu tarz bir iletişimde sözü dinleyen konuşanı göremez. Sadece kendisine yakın
        bir yerden harikulâde bir şekilde hitap eden gizli bir varlık olduğunu anlar.  Allah Teâlâ’nın (c.c.)
                                                                                      33
        Hz. Musa (a.s.)  ile Tûr Dağı’nda konuşması bu neviden bir konuşmadır.      34



                  DÜŞÜNELİM-ÖĞRENELİM
                  Peygamberimiz’in (s.a.v.) Kur’an vahyini alması açısından şu ayetler üzerinde düşününüz
              ve vahiy olayının nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışınız:

                  “Resulum! Sana vahyedilen  ayetleri hemen ezberleyip bellemek için dilini kıpırdatma.
              Çünkü onu senin kalbinde toplayıp ezberletmek de, onu dilinde akıtıp okutmak da bize aittir.
              Biz onu sana okuduğumuzda, sen de onun okunuşunu tâkip et. Sonra onu açıklamak da el-
              bette bize ait bir iştir.”

                                                                      (Kıyâmet suresi, 16-19. Ayetler)

                  “Hak olan, hakimiyetin gerçek sahibi olan Allah (c.c.) yüceler yücesidir. Resulum! Sana
              vahyedilmesi henüz tamamlanmadan önce unutma endişesiyle Kur’an’ı okumakta acele et-
              me! “Rabbim! Benim ilmimi artır!” diye dua et.”

                                                                               (Taha suresi, 114. ayet)


               Üçüncüsü  ise  bir  melek  vasıtasıyla  vahyeder.  Bu  tür  vahiyde  Allah  Teâlâ  (c.c.)  vahyini
        bildirmek üzere Cebrail’i (a.s.) aracı olarak gönderir. Kur’an-ı Kerim’in Peygamberimiz’e (s.a.v)
        vahyi umumiyetle bu üçüncü yolla olmuştur. Bu tür vahy de farklı şekillerde gerçekleşir. Çoğu kere

        Cebrail (a.s.) Peygamberimiz’e (s.a.v.) görünmeden gelir, ona Allah’ın (c.c.) ayetlerini vahyeder.


        30   Şûrâ suresi, 51. ayet.
        31   bk. Taha suresi, 38-39. ayetler; Kasas suresi, 7. ayet.
        32   bk. Mâide suresi, 111. ayet.
        33   bk. Çelik, Hakk’ın Daveti, C 4, s. 450; Tefsir Usulü ve Tarihi, s. 48.
        34   bk. Taha suresi, 11-23. ayetler; Kasas suresi, 30-35. ayetler.

                                                           22
   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19