Page 6 - Siyer 4. Ünite
P. 6
SIYER
karşı yardımlaşma olacaktır.” maddesiyle şehrin savunmasının ortaklaşa yapılacağı kararlaştı-
rılmıştır. Sözleşmeye göre Yahudiler şehir dışına yapılacak seferlere ancak Allah Resulü’nün (s.a.v.)
izniyle katılabileceklerdir. “Yahudiler, Müslümanlarla birlikte savaştıkları sürece savunma har-
camalarına katılacaklardır.” maddesiyle ve her bir kabile için ayrı maddede yazılan “Kan bede-
lini kendi aralarında paylaşarak ödeyeceklerdir.” ifadesiyle mali yükümlülükler belirlenmiştir.
“Ne Kureyşliler ne de onlara yardım edenler himaye altına alınmayacaktır.” maddesiyle de
Müslümanlar için en büyük tehdit olan Kureyş’e karşı önlem alınmış, Medine’deki müşriklerin
onlarla iş birliği yapması engellenmiştir. Müminlerden kendi aralarındaki haksızlık ve yanlışlık
yapanların karşısında olmalarını isteyen sözleşmede “… bu kimse onlardan birinin çocuğu bile
olsa, hepsinin elleri onun aleyhine kalkacaktır.” denilerek İslam’ın adalet prensibi vurgulanmış-
tır. “Müminler birbirlerinin Allah yolunda akan kanlarının intikamını alacaktır.” maddesiyle kan
bağına ya da anlaşmalara dayanan dayanışmanın yerini inanç birliği etrafında bir dayanışma
almıştır. “Üzerinde ihtilafa düşülen her şey Allah’a ve Muhammed’e götürülecektir.” maddesi
de Hz. Muhammed’in (s.a.v.) devlet başkanı olarak kabul edildiğine işaret etmektedir. 13
Hz. Peygamber, ensar ve muhaciri kabile esaslı birleşmeden uzaklaştırıp inanç merkezli bir
topluluğa dönüştürdükten sonra Medine Sözleşmesi ile Medine’de çeşitli kabilelere ve inanç-
lara sahip fertleri hukuka dayalı, sosyal, iktisadi ve dinî hak ve sorumlulukları bulunan, Medine
şehir devletinin vatandaşları hâline getirmiştir. 14
1.5. Namaza Davet: Ezan
Medine’de sayıları artan Müslümanların namaz vakit-
lerinde mescitte bir arada hazır bulunmaları her zaman
mümkün olmuyordu. Bu problemi ortadan kaldırmak
için namaza çağrı niteliği taşıyan bir yöntem arandı.
Bir süre sokaklarda “es-salâ” ya da “es-salâtü câmia”
diye bağırılsa da bu uygulama kalıcı ve pratik değildi.
Hz. Peygamber’in ezana çağrı şeklini belirlemek için
ashâbıyla yaptığı istişarede çeşitli fikirler ortaya atıldı.
Bunlardan çan çalınması Hıristiyanların, boruya üflen-
mesi Yahudilerin, ateş yakılması Mecûsîlerin âdeti ol-
duğu için Allah Resulü (s.a.v.) tarafından uygun bulunma-
dı. Bu istişarenin yapıldığı sıralarda rüyalarında ezan-ı
Muhammedî’yi gören Abdullah b. Zeyd ve Hz. Ömer
bunu Hz. Peygamber’e haber vermişlerdir. Bunun sa-
dık bir rüya olduğunu bildiren Peygamberimiz (s.a.v.) eza-
Görsel 4.1: Minarelerden yükselen
çağrı: Ezan nın sözlerinin Bilâl-i Habeşî’ye öğretilmesini istemiştir.
Yüksek bir yere çıkarak ilk ezanı okuyan Bilâl (r.a.) Hz.
Peygamber’in ilk müezzini olmuştur. 15
TARİHTEN BİR SAYFA
Bilâl-i Habeşî, Resul-i Ekrem’in henüz uyanmadığını haber aldığı bir sabah eza-
nında “hayye ale’l-felâh” (haydi kurtuluşa) ibaresinden sonra “es-salâtü hayrun
mine’n-nevm” (namaz uykudan hayırlıdır) sözünü eklemişti. Allah Resulü (s.a.v.) onun
bu tasarrufunu beğenmiş ve her sabah ezanında bu sözü tekrarlamasını istemiştir.
(bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C 5, s. 632-633.)
13 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 147-150.
14 Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 204.
15 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 212; Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 323.
9494