Page 22 - Siyer 3. Ünite
P. 22
SIYER
Risaletin onuncu yılında Hz. Muhammed (s.a.v.) , Zeyd b. Hârise ile birlikte gizlice Taif’e doğru yola
çıktı. Oraya vardığında şehrin ileri gelenleriyle görüşerek onları Allah’ın (c.c.) birliğine ve kendisi-
nin peygamberliğine iman etmeye çağırdı. Mekkelilere karşı onu himaye edip desteklemelerini
istedi. Ancak Taif’in ileri gelenleri “Allah senden başka peygamber olarak gönderecek kimse bu-
lamadı mı?” gibi alaycı ve küçümseyici sözlerle onun davetini reddettiler. Bu görüşmeyi öğren-
diğinde Kureyş’in Müslümanlara olan baskısı daha da artacağı için Hz. Peygamber, Sakiflilerden
hiç değilse görüşmeyi gizli tutmalarını rica etti. Ancak onlar Peygamber Efendimizin bu ricasını
dikkate almak bir yana Kureyş’i derhal durumdan haberdar ettiler. Bununla da yetinmeyip şeh-
rin ayak takımını kışkırtarak Allah Resulü’nü (s.a.v.) taşlattılar. 81
Hz. Peygamber ve Zeyd (r.a.) , şehrin dışındaki bir bahçeye sığındıklarında her ikisi de yaralanmış
ve bitkin bir hâldeydi. Resul-i Ekrem’i saldırılardan kurtaran bu bahçe Mekkeli iki kardeş olan
Şeybe ve Utbe’ye aitti. Bahçe sahipleri köleleri Addas ile Hz. Peygamber’e bir tabak üzüm ik-
ram ettiler. Peygamber Efendimizin yemeye başlarken besmele çekmesi Hıristiyan olan kölenin
dikkatini çekti. Aralarında geçen konuşmada Hz. Peygamber ona memleketlisi Hz. Yunus’tan ve
kendisinin de onun gibi nebi olduğundan söz edince Addas orada Müslüman oldu.
82
HADİSİN REHBERLİĞİNDE
Hz. Muhammed (s.a.v.) , Taif’te kendisine saldıranlardan kurtulmak için sığındığı
bahçede iki rekât namaz kıldıktan sonra Rabbine şöyle yalvarmıştı:
“İlahî; kuvvetimin yetersizliğini, çarelerimin tükenişini ve insanlarca horlanışımı
sana havale ediyorum!
Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen sıkıntıya ve zulme uğrayanların Rabbisin. Sen
benim Rabbimsin. Beni kimlere emanet ediyorsun? Bana sert ve kaba davranan bir ya-
bancıya mı? Yoksa davamda bana üstün kılacağın bir düşmana mı?
Senin katından bana bir gazap ve öfke olmadığı sürece, ben bu başıma gelenlere hiç aldır-
mayıp katlanırım. Ama senin katından gelecek bir himaye her zaman çok daha hoştur. İnecek
gazabına karşı karanlıkları aydınlatan, dünya ve ahiretteki işleri düzene sokan nuruna sığınıp
himaye isterim. Sadece senin rızanı isterim. Kuvvet ve kudret ancak sendedir.”
(İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 61-62.)
Taif’ten beklediği desteği göremeyen Allah Resulü (s.a.v.) kederli ve çaresiz bir hâlde Mekke’ye
doğru yola çıktığında Allah (c.c.) tarafından görevlendirilen melek kendisine şöyle seslenmişti:
“Ey Muhammed, işte ben emrindeyim. İster misin şu iki yalçın dağı onların üstüne yıkayım.”
Peygamber Efendimiz bu teklife “Hayır, ümit ediyorum ki Allah onların soyundan sadece Allah’a
ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil çıkartacaktır.” diyerek duayla karşılık
vermiştir.
83
Kabile sisteminin işleyişi gereği Allah Resulü’nün (s.a.v.) Mekke’ye girebilmesi ve can güvenliği-
nin sağlanması için Kureyşli birinin himayesine girmesi gerekiyordu. Zira görüşmeyi haber alan
müşriklerin Hz. Peygamber’e olan kini daha da artmıştı. Hira Dağı yakınlarında konaklayan Re-
sul-i Ekrem, Kureyşli iki kişiden himaye talep etse de olumlu cevap alamadı. Nihayet üçüncü
olarak haber gönderdiği Mut’im b. Adiy, hâmiliği kabul edince Peygamber Efendimiz güven
içinde Mekke’ye girdi. Silahlanarak kendisine eşlik eden Mut’im’in oğullarının korumasında
Kâbe’yi tavaf edip namaz kıldı. 84
81 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 180-181; İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 60-61.
82 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 62-63.
83 Buhârî, Bed’ü’l-halk, 7.
84 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 20-21.
76