Page 15 - Kelam 3. Ünite
P. 15
Şia birbirinden farklı düşünen birçok kola ayrılmıştır. Bununla beraber genel olarak Şia’nın bazı görüşleri
şöyle sıralanabilir:
✓ Hz. Peygamber’den (s.a.v.) sonra Müslümanların en üstünü Hz. Ali’dir. Halifelik ve imamet, çözümü insanlara bırakılabi-
lecek işlerden değildir. Şia’ya göre imamet meselesi dinin asıllarındandır ve bir kimsenin mümin olabilmesi için imameti
kabul etmesi gerekir. İmamet nas ve tayin iledir.
✓ İmamlar peygamberler gibi büyük ve küçük günahlardan korunmuşlardır. (Masum imam anlayışı)
✓ İlk üç halife hilafeti Hz. Ali’nin elinden almışlardır. Bu sebeple zalimdirler. Onlara uyanlardan uzaklaşmak (teberri) ge-
reklidir.
✓ Büyük günah işleyenler tövbe etmeden ölürlerse ebedî olarak cehennemde kalırlar.
4.5. Mutezile
Kelime olarak ayrılanlar ve uzaklaşanlar anlamına gelir. Mutezile tabiin âlimlerinden Hasan Basrî’nin (ö. 110/728) dersini
ve görüşlerini terk eden Vâsıl b. Atâ (ö. 1317748) ile ona uyanların oluşturduğu mezheptir. Bir görüşe göre Hasan el-Basri’ye
meclisinde büyük günah işleyenin durumu sorulmuştu. Henüz Hasan Basrî cevap vermeden Vâsıl, büyük günah işleyen
kimsenin küfür ile iman arasında bir konumda olduğunu söylemiş, hocasını ve görüşlerini terk etmiştir. Akılcı bir mezhep
olan Mutezile, mantık kurallarıyla çelişir gördüğü ayet ve hadisleri, başka anlamlarda yorumlamış ve bu işi yaparken akla
öncelik vermiştir.
Mutezile’nin doğuşuna etki eden faktörler arasında büyük günah işleyenin durumu, insan iradesi ve kader meselesi,
karşılaşılan yeni durumlar ve tercüme hareketleriyle oluşan felsefi akımlara karşı akli delillerin kullanılması gibi hususlar
zikredilebilir. Mu’tezile, tevhid anlayışı gereği, tek kadim varlık olarak yalnızca Allah’ın (c.c.) zatını kabul etmektedir. Allah
dışındaki hiçbir varlığın kadim olamayacağını öne sürmektedir. Onlar, ehl-i sünnetin aksine, Kur’an-ı Kerim’in de yaratılmış
olduğunu ve dolayısıyla kadim olamayacağını iddia etmişlerdir. Abbasiler devrinde özellikle Halife Me’mun ile birlikte devletin
resmî mezhebi hâline gelen Mutezile, Kur’an-ı Kerim’in sonradan yaratılmış (mahlûk) olup olmadığı (Halku’l-Kur’an) konu-
sundaki görüşlerini baskıcı bir tutumla Ehl-i sünnet âlimlerine kabul ettirmek istemiştir. İslam tarihinde Kur’an’ın mahluk ol-
duğu görüşü üzerinden yapılan baskılar sebebiyle 830-850 yılları arasındaki döneme “mihne yılları” denilmiştir. Ehl-i sünnet
imamlarından Ahmed b. Hanbel, Mutezile’nin bu görüşüne karşı çıktığı için işkencelere maruz kalmıştır.
İnsanın farklı tercihlerden istediği birini seçebilmesi irade sahibi olduğunu gösterir.
62 63