Page 4 - Kelam 2. Ünite
P. 4
1.2. Madde
T BİLGİ KUTUSU Varlık ve madde sorunu felsefe ve kelamın ortak konusudur. Özel-
likle Erken Dönem Grek felsefesinde, âleme genel bir bakış vardır.
Âlemin nasıl meydana geldiği sorusunun cevabı aranır. Dış dünyada
Büyük İslam âlimi ve Eş’arî kelamcı görülen değişikliklerin ve dönüşümün arkasında temel bir kanun olup
Gazzâlî der ki: “Biz âleme âlem, cisim, olmadığı, varlığı oluşturan ana maddenin ne olduğu sorusu sorulur
gök ve yer olarak bakmıyoruz, bilakis onu ve bu soruya su, ateş, hava, toprak gibi cevaplar verilir. Eski Yunan
Allah’ın yarattığı bir varlık (sun’ullâh)
olarak değerlendirmeye alıyoruz.” filozoflarından Demokritos ise varlığın bölünemez en küçük yapıtaş-
ları olan atomlardan oluştuğunu ileri sürmüştür. Varlığı sırf maddeye
(Gazzâli, İtikadda Orta Yol, s. 17.) dayanarak açıklamanın yetersizliğini gören Eflatun, Aristo ve İbn Sînâ
gibi filozoflar ise madde dışında varlığı “ide, form, ruh ve gaye” gibi
kavramları da temel alarak açıklamaya çalışmışlardır.
Kelamcılar da Kur’an’ın ısrarla vurguladığı şekliyle Allah’tan (c.c.) ayrı ve farklı, aynı zamanda O’nun yaratma fiiliyle var
olan bir âlem anlayışını ortaya koymaya çalışmışlardır. Onlara göre madde; sonlu ve sınırlı olan, her biri Allah (c.c.) tarafın-
dan yaratılmış bulunan, maddenin temelini teşkil eden atomlardan (başka bir deyişle cevher veya cüz) oluşur. Bu atomların
hareket, renk, şekil, tat, koku vb. akla gelebilecek her türlü niteliği ise araz adını alır. Arazlar devamlılığı olan nitelikler olmayıp
her an Allah (c.c.) tarafından yaratılırlar. Nitelikleri olmayan bir atom ve dolayısıyla madde düşünülemeyeceğinden atomlar ve
bunların oluşturduğu maddenin de Allah (c.c.) tarafından yaratıldığı ve varlığını sürdürmek için mutlaka Allah’a (c.c.) muhtaç
olduğu ortadadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim “...O, her an bir yaratma hâlindedir...” ifadesiyle bu gerçeğe işaret etmektedir.
10
Görüldüğü üzere daha önceki kültürlerde de var olan atom teorisi kelamcılar elinde tamamen yeni bir renge bürün-
dürülmüş ve mekanik bir işleyiş fikrinden tamamen arındırılarak ısrarla yaratma olgusuna vurgu yapılmıştır. Bu durum,
kelamcıların atom teorisini benimsemesinin tamamen dinî bir temele dayandığını göstermektedir. Onlar ne salt fizikçi ne
de felsefecidirler. Gayeleri bir teori geliştirmek veya var olan teoriyi işleyerek farklı bir form kazandırmak değil, ulaştıkları
verilerle dinî düşünceyi pekiştirmek ve akli bir izaha kavuşturmaktır.
1.3. Hayat
Âlemdeki varlıkları birbirinden ayıran temel özelliklerden birisi hayattır. Bitkiler, hayvanlar ve insanlar hayat sahibi iken
toprak, taş ve madenler canlı değildir. Bu farklılık, insanların ilgi konusu olmuş, bilim gibi dinler de hayatın kaynağı hakkında
açıklamada bulunmuşlardır. Tüm varlıkları madde ile açıklayan ve maddenin ötesinde, gözle görülmeyen bir manevî ögenin
ya da ruhun varlığını inkâr eden materyalist (maddeci) anlayış, hayatın kaynağını da madde olarak göstermiştir.
Buna karşılık İslam, hayatın kaynağı ve sebebinin Allah Teâlâ olduğunu bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim Yüce Allah’ı “kendisi
için ölüm söz konusu olmayan, ezelî ve ebedî hayat sahibi, diri” anlamında Hayy ve “hayat ve can veren” anlamında Muhyî
11
12
olarak niteler. Allah Teâlâ yağmur indirmek suretiyle ölü toprağı diriltip yeryüzünü bitkiyle donattığı gibi cansız iken insana
13
da can verip yaratılışını tamamlamıştır. Hz. Âdem ve Hz. İsa’nın yaratılışında görüldüğü üzere insanın bedenini düzenlemiş
14
ve ona ilâhî bir soluk vererek hayat sahibi kılmıştır. Öldükten sonra insana yeniden hayat bahşedip diriltecek olan da
15
O’dur. Dolayısıyla, Hayy ve Muhyî isimleriyle can verme ve diriltme fiillerinin gerçek faili Yüce Allah’tır.
16
10 Rahmân suresi, 29. ayet.
11 bk. Bakara suresi, 255. ayet; Âl-i İmrân suresi, 2. ayet; Tâhâ suresi, 111. ayet.
12 bk. Rûm suresi, 50. ayet; Fussilet suresi, 39. ayet.
13 bk. Zuhruf suresi, 11. ayet; Kâf suresi, 11. ayet.
14 Buhârî, Bed’ü’l-halk, 6; Enbiyâ, 1; Kader, 1; Müslim, Kader, 1; Tirmizî, Kader, 4; Ebu Dâvûd, Sünnet, 16; İbn Mâce, Mukaddime, 10.
15 bk. Hicr suresi, 29. ayet; Secde suresi, 9. ayet; Sâd suresi, 72. ayet; Nisâ suresi, 171. ayet; Enbiyâ suresi, 91. ayet; Tahrîm suresi, 12.
ayet.
16 bk. Hac suresi, 66. ayet.
32