Page 2 - Kelam 2. Ünite
P. 2

1. Varlık Meselesi


              Kelam ilminin konusu ayet ve hadislerde açık bir biçimde ortaya konulmuş altı iman ilkesidir. Bu inanç ilkeleri üç başlıkta
           incelenir: Allah’a (c.c.) ve kadere imanı içeren ilahiyyat, peygamberler ve kitaplara imanı kapsayan nübüvvat; melekler ve
           ahirete ilişkin hususları ele alan sem’iyyat. Kelam ilminde bu ana konulara mesâil (temel meseleler) ya da makâsıd (amaçlar)
           adı verilir. Bu ana konular yanında onların anlaşılması ve açıklanmasına yardımcı olan varlık ve bilgi gibi konular da vardır ki
           bunlara da vesâil ya da mebâdi denir.

              Kelamcıların varlık konusu ile ilgilenmelerinin en temel sebebi, “var olarak bilinen şeylerin aslında vehim ve zandan ibaret
           olduğu, dolayısıyla aslında gerçekliği olmayan, bir anlamda sanal bir dünyada yaşadığımız” şeklindeki iddialara karşı koymaktır. Bir
           Müslüman için inanılacak hususlar büyük ölçüde gaybe ait meselelerdir, bu da öncelikle içindeki her şeyle birlikte âlemin hakiki
           bir varlık olarak mevcudiyetini kabullenmeyi gerektirir.
              Varlıkların gerçekten mevcut olduğu gösterildikten sonra, kelamcıları varlık konusu ile ilgilenmeye sevk eden ikinci gaye
           devreye girer. O da önce Allah (c.c.) ile âlem arasında var oluş tarzı açısından temel ayrımı ortaya koyabilmek, sonraki adım-
           da da, ikincisinden hareketle birincinin varlığını ispata zemin hazırlamaktır. Bu hususlar ışığında kelamcılar, soyut bir kavram
           olan varlık (vücud) yerine daha ziyade var olan (mevcûd) üzerine fikir yürütmüşler ve varlıkları sınıflandırmışlardır. Onlara
           göre varlık, “varlığının bir başlangıç noktası olmaksızın diğer şeylerden önce mevcut olan ve yokluğu mümkün olmayan şey”
           anlamında “kadim / ezelî” ve bunun tam aksine “varlığının başlangıcı olan ve yoktan varlık sahasına çıkan şey” anlamında
           “hâdis / yaratılmış” olmak üzere iki kategoriye ayrılır. Kelamın kadim - hâdis şeklindeki ikili varlık tasnifinde birincisi Allah
           Teâlâ ile O’nun sıfatlarını, ikincisi ise âlemi ifade eder.
             T       TARTIŞALIM


                Hanefî fakihi ve Mâtürîdî kelamcısı olan Ebu Hafs Necmeddîn Ömer en-Nesefî (ö. 537/1142), sünni
              itikadı çok özlü biçimde ortaya koyduğu risalesi el-Akâidü’n-Nesefiyye’ye Sofistlerin görüşlerini red-
              deden şu cümlelerle giriş yapar:

                Ehl-i hakk’a göre, sofistlerin iddia ettiğinin aksine varlıklar gerçekten mevcuttur ve bunlar hak-
              kında ulaşılan bilgi de mümkün ve gerçektir. İnsanın bilgi edinme vasıtaları da üçtür: Sağlıklı duyu
              organları, doğru haber ve akl-ı selim. İlham ise ehl-i hakka göre bir şeyin gerçekliği ve doğruluğu
              hususunda bir bilgi kaynağı değildir.

                Nesefî, bir akaid metnine niçin varlıkların gerçekliği ve bilgi elde etmenin müm-
              kün oluşunu ifade ederek başlamıştır? Metni de göz önünde bulundurarak tartı-
              şınız.


              1.1. Allah-Âlem İlişkisi

              Kur’an’da âleme ilişkin ayetlerde, özellikle onun bir düzen ve yasaya bağlı olarak işlediği belirtilir ve insanlardan bu
           yasaların araştırılması talep edilir.  Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gitmesinde aklı
                                   1
                              2
                                                                                         3
           olanlar için ibretler olduğu;  gece, gündüz, Ay ve Güneş’in Allah’ın (c.c.) ayetleri (delilleri, göstergeleri) oldukları,  bunların da
           birer hikmet eseri olduğu vurgulanır. Yeryüzü ile gökyüzünün akıllara durgunluk veren yaratılışına, insanın ve diğer canlıların
           var edilişine dikkat çekilir;  bitkilerden, onların çeşitlerinden, renk, tat ve kokularının değişikliğinden söz edilir. Bunların aynı
                              4
           toprak üzerinde, aynı ortam ve aynı şartlarda yetişmiş oldukları hâlde farklı ürünler vermeleri Allah’ın (c.c.) varlığına delil
           teşkil eden işaretler olduğu dile getirilir.
           1  bk. Furkân suresi, 2. ayet; Kamer suresi, 49. ayet; Rahmân suresi, 5-7. ayetler; Mülk suresi, 3. ayet.
           2  bk. Âl-i İmrân suresi, 190. ayet.
           3  bk. Fussilet suresi, 37. ayet.
           4  bk. Câsiye suresi, 3-4. ayetler.

                                                     30
   1   2   3   4   5   6   7