Page 6 - Fıkıh Okumaları 3. Ünite
P. 6

3. ÜNİTE




               İmsak: Sözlükte tutmak anlamına gelen imsak, oruç için yeme ve içme zamanının sona
          erdiği ve orucun başladığı andır. Tan yerinin ağarmaya başladığı bu andan itibaren sabah
          namazı vakti girmiş olur. Tan yerinin ağarması fecr-i sadık denilen doğu ufkunda yatay be-
          yazlığın görülmesi anıdır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Fecirde beyaz iplik siyah iplik-
          ten ayırdedilinceye kadar yeyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar sürdürün.”  Beyaz ve
                                                                                                   15
          siyah ipliğin görünmesinden maksat, gündüzün aydınlığı ile gecenin karanlığının birbirinden
          ayrılmasıdır. Günümüzde şehirde ışıkların çoğalmasından dolayı bu anı gözlemek yerine tak-
          vimlerde belirlenen imsak saatine göre hareket etmek daha doğrudur. Oruca başlama vakti
          olan imsak, aynı zamanda sabah namazının kılınma vaktinin başlangıcını ifade eder. Yani
          oruca başlarken sabah namazının vakti de girmiş olur.

               İtikâf: A-k-f fiilinden türetilmiş olup, sözlükte bir yerde beklemek, durmak ve kendini
          orada hapsetmek, bir şey üzerinde devam etmek gibi anlamlara gelir. Terim olarak; “Bir
          mescitte Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle bir süre kalmak” anlamında kullanılır.  İtikâf Ra-
          mazan ayına özel bir ibadettir. Hz. Peygamber her ramazan ayının son on günü, mescitte
          itikâfa çekilirdi.Bundan dolayı itikâf yapmak, İslam’a göre sünnettir.


               Mukâbele: Sözlükte karşılaştırma, yüzleştirme, karşılık verme anlamına gelen mukabe-
          le, karşılıklı Kur’an-ı Kerim okumaktır. Peygamber Efendimiz her yıl ramazan ayında Cebrail
          (as) ile birlikte mukâbele yapardı.
                                               16
               Mukim: Yerinde duran, yerleşik olan, yolcu olmayan, ikamet eden kimse anlamlarına
          gelmektedir. Vatanında ya da vatanı hükmünde olan bir yerde on beş günden fazla kalmaya
          niyet eden kişidir.

               Oruç kefareti: Ramazan orucunun kasten bozulması sebebiyle peş peşe tutulması gere-
          ken altmış günlük ceza orucuna denir.

                Ramazan ayı dışındaki orucun bozulması kefaret sebebi değildir.


               Pir-i fani: Yaşlılık sebebiyle oruç tutamayacak hâle gelmiş kişilere denir.

               Ramazan: Ay takvimi olarak bilinen kamerî aylardan biridir. Kur’an-ı Kerim’in indirilme-
          ye başladığı ve bu sebeple Allah’ın rahmet ve mağfiretinin bol olduğu bu ayda oruç farz
          kılınmıştır. “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı
          birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayı-
          dır.” 17

               Rü’yet-i hilal: Yeni doğan ayın (hilalin) görülmesine denir. Kamerî ayların belirlenmesin-
          de ayın evreleri esas alındığından  hilal görülmeye başlandığı andan itibaren yeni bir kamerî
          ay başlamış olur. Ramazan ayı özelinde  ifade edilecek olursa, hilalin görülmesiyle Ramazan
          ayı başlar, hilalin tekrar görülmesiyle de sona erer. Hz. Peygamber (s.a.v) bu konuda şöyle
          buyurmuştur: “Ramazan ayının hilalini görünce oruç tutunuz (Şevval ayının) hilalini görünce
          iftar ediniz, oruç tutmayı bırakınız. Şayet gök yüzü kapalıysa Şaban ayının günlerini otuza
          tamamlayınız.”  18



          15 Bakara suresi, 187. ayet.
          16 Buhârî, Bed’ü’l-vahy, I; Savm,7.
          17 Bakara suresi, 185. ayet.
          18 Buhârî, Savm, 5,11.
                                                           55
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11