Page 14 - Fıkıh Okumaları 1. Ünite
P. 14

FIKIH OKUMALARI






               Fıkıh ilminin yaşanılan zaman dilimi ve bölge ile sıkı irtibatı vardır. İslam evrensel ve çağlar üstü bir
        din olduğu için bazı konularda genel ilkeleri verip ayrıntısının düzenlenmesini müçtehitlere bırakmıştır. Fa-
        kih, naslardan öğrendiği temel ilkelerden istifade ederek yaşadığı ortama ve asra uygun somut çözümler
        üretmekle yükümlüdür. Böylece nispi durumlar ortaya çıkmakta, bir toplumda meşru görülen bir durum,
        başka toplumlarda gayrimeşru görülmeyi gerektirmektedir. Bu bağlamda İmam Şâfiî’nin, Bağdat’ta iken
        verdiği bazı fetvalarını (mezheb-i kadîm), Mısır’da yaşamaya başladıktan sonra değiştirmesini (mezheb-i
        cedîd) yaşanılan bölgenin içtihatlara etkisine örnek olarak gösterebiliriz.

               Yaşanılan zamanın şartlarına göre düzenlenen fıkhî hükümlerin, yeni şartlar çerçevesinde tekrar ele
        alınabileceği ve bazı hükümlerde değişikliğe gidilebileceği; “Zamanın değişmesi ile hükümlerin değişmesi
        inkâr olunamaz.” fıkhî kaidesi ile ifade edilmiştir. Örf ve âdete dayalı hükümlerin, şartların değişmesiyle de-
        ğişeceği bütün fakihlerin kabul ettiği bir esastır.


               Fıkıh usulünde asli delillerin yanında istihsan, istishab, mesâlih-i mürsele, Medine halkının ameli,
        örf-âdet, sahabe kavli, şeru men kablena, sedd-i zerâi’ gibi ferîlik deliller de bulunmaktadır. Fıkıh mezheple-
        rinde hangi ferîlik delillere başvurulabileceği konusunda farklılıklar vardır. Medine halkının amelini hükme
        kaynak olarak sadece Maliki Mezhebi kullanmakta, Hanefi mezhebi istihsana göre hükümler verirken, İmam
        Şâfiî istihsanı ferîlik bir delil olarak kabul etmemektedir. Sahabe kavli ile fetva vermede fakihler farklı yakla-
        şımlar ortaya koymaktadır. Bu ve benzeri usul farklılıkları fakihlerin ihtilaf etmeleri sonucunu doğurmuştur.


               Ayet veya hadislerde geçen bir ifadenin anlaşılmasında farklı metotlar söz konusu olmaktadır. Fa-
        kihlerin bir kısmı nassın sadece lafzını esas alırken, bazı fakihler lafzî mananın yanında sözün amacını ve
        hedefini de göz önünde tutmaktadır. Bu yöntem farklılığı da bir meselede farklı hükümler verilmesine yol
        açmaktadır. Ayrıca her bir müçtehit aynı fıkhî birikime de sahip değildir. Müçtehitlerin dereceleri ise kısaca
        şu  şekildedir:

               1. Müçtehid-i Mutlak (Dinde Müçtehit)
               Usul ve şer’i meselelerde başka bir müçtehidi taklit etmeyen mutlak olarak içtihat sahibi müçte-
        hitlerdir. Usul ve kaideleri hazırlayarak naslardan hükümlerini çıkaran âlimlerdir. Bunlar mezhep sahipleri,
        mezhep kurucuları olan zatlardır. İmam A’zam Ebu Hanife, İmam Malik, İmam Şafiî, İmam Ahmed İbn Han-
        bel gibi.


               2. Müçtehid fi’l-Mezheb (Bir mezhepte müçtehit olanlar)
               Doğrudan doğruya naslardan (şer’i delillerden) hüküm çıkarma yetkisine sahip olduğu halde böyle
        yapmayıp bağlı bulunduğu mezhep İmam’ının içtihat yoluna uyarak onun usul ve kaidelerine tabi olan müç-
        tehitlerdir. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed gibi.


               3. Müçtehid fi’l-Mes’ele (Muayyen bir meselede müçtehit olanlar)
               Mensubu bulunduğu fıkhî mezhepte hükmü bulunmayan meseleler hakkında içtihat etmeye yetkin
        olan kişiye denir. Bunlar mezhep kurucusu İmam’ın görüşlerine muhalefet etmezler. Tahâvi, Serahsî, Pez-
        devî  gibi.
               4. Ashâb-ı Tahric (Tahriç yapan fakihler)
               Bağlı bulundukları mezhepte hükmü bulunmayan, sonradan meydana gelmiş meselelerin hükümle-
        rini o mezhebin usul ve kaidelerine göre bulup çıkarırlar, fakat kendileri içtihat edemezler. Ebu Bekir Cassas,
        Ebu Bekir er-Razi, Cürcani, gibi.






                                                           22
   9   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19