Page 7 -
P. 7
Na’tlar, camilerde cuma ve bayram namazlarından önce okunan Kur’an’ın ardından;
tekkelerde ise Kelime-i Tevhid ile İsm-i Celâl zikri arasında okunurdu. Bir de Hz. Mevlânâ
tarafından yazılan naatların en meşhuru Itrî tarafından rast makamında bestelenen “Na’t-ı
Mevlânâ” dır. En meşhur naat bestelerinden birisi, edebiyatımızda en çok naat yazan şair
Nazîm’in:
“Âftâb-ı subh-i mâ evhâ Habîb-i Kibriyâ
Mâhtâb-ı şâm-ı ev ednâ Habîb-i Kibriyâ”
beytiyle başlayan güfteye Niznâm Yusuf Çelebi’nin yapmış olduğu bestedir. Bu güfte Yusuf
Çelebi’den başka birçok bestekâr tarafından bestelenmiştir.
1.7. şuğul
Şuğul kelimesi sözlükte “işler, uğraşlar”
anlamlarına gelir. Mûsikîmizde ise Türkler
tarafından Türk mûsikîsi makam ve usullerine
göre sanat endişesi taşımadan bestelenmiş,
Arapça güfteli, güftesi kolay anlaşılabilen, kıvrak
melodili eserlerdir. Tekkelerde zikir sırasında
ortamı, Türkçe ilahîler okunurken oluşan
durgunluktan kurtarmak için arada bir şuğul
söylenirdi. Şuğullerin Arapça olması, zikirdeki
insanları, anlamasalar da, Hz. Peygamber
(s.a.v.) iklimine daha fazla yaklaştırıyordu. Zaten
şuğullerin sözleri içerisinde Hz. Muhammed
(s.a.v.) ile ilgili olanlar azımsanmayacak kadar
çoktur. Şuğul
1.8. Savt
Arapça’da “ses” anlamına gelen savt, genel anlamda mûsikî ile okunan şiir anlamına
gelmektedir. Tekke mûsikîsinde ise; “Kısa güfteli, ağır tempolu, çok tekrarlanan melodi
cümleleri ile bestelenmiş bir tür İlâhî formu” anlamındadır. Yani bir güfte, aynı makam ve
usul adı altında birçok defa bestelense bile, bu parçaların hiç biri, diğerine benzemez. Çünkü
muhtevalarındaki nağmeler farklıdır. Bu türü belirleyen temel öge, seçilen bir beytin birer
cümleden veya iki cümleli bir bölümden oluşmuş bir ezgi içinde sürekli olarak tekrarlanması
ve her tekrarda cümlenin bir motifinin oluşmasıdır.
Savtlar, icra edilen zikrin özelliklerine göre, okunuş üslubu ve okuma zamanı bakımından
farklılık arz eder. Daha çok Gülşenî tekkelerinde okunan ve adeta bu tarikatla özdeşleşmiş olan
bu form, aynı zamanda Bayramî tarikatında seslendirilen ilâhîlere de isim olmuştur. Çamaşır,
Tapu (Taptuk) Savtı gibi isimler alan Savtlar’ın Hacı Bayram Velî’nin (ö.1429) annesinden miras
kaldığı, onun çamaşır yıkarken bu türden ilahîler söylediği rivâyet edilir.
Tekke mûsikîsi’nin bu nadide formundan günümüze çok az sayıda eser gelebilmiştir.
Bu eserlerden çoğunun güftesini, 1569’da vefât eden Gülşenîzâde Ahmed’e (Hayâlî) ait olan
“Durman yanalım âteş-i aşka” dizesiyle başlayan şiiri oluşturmaktadır. Ayrıca bu eserlerin
büyük bir kısmının sabâ, geri kalanının ise çargâh ve hüseynî makamlarından oluşu da dikkat
çekmekte ve insanda, savt formunun hüzün içeren bir form olduğu kanaatini uyandırmaktadır.
92 93