Page 11 -
P. 11

maya başlanmıştır. Bu âdet, zamanla her

        tarafa yayılmış ve birçok devlet adamı bu
        kutsal geceleri kutlamak için büyük mas-
        raflarla mevlid cemiyetleri düzenlemişler-
        dir. Bu ve benzeri merasimlerde okunmak
        üzere yapılan ilk çalışma, Endülüs’ün en
        meşhur hadis âlimlerinden İbn Dihye’nin
        (ö.1236) yazıp Atabeg’e takdim ettiği “Ki-

        tabü’t-Tenvîr  fi  Mevlidi’l-Beşîri’n-Nezîr”
        adlı eseridir. Bu eserden sonra mevlid ke-
        limesi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) doğum
        menkıbesi  manasında  kullanılmaya  baş-
        lanmıştır.

               İslam  edebiyatı  içerisinde,  diğer
        türlere  nispetle  mevlidlerin  Türk  edebi-
        yatında  ayrı  bir  yeri  vardır.  Çoğunlukla
        manzum olarak kaleme alınan bu eserler,
        sayı itibariyle de edebî türlerin hiçbirinde   Mevlid yazma geleneği Süleyman Çelebi’nin (ö.1422) “Vesile-
        görülmeyecek  zenginliktedir.  Bu  şekilde           tü’n-Necât” isimli eseri ile zirveye ulaşmıştır.

        başlayan mevlid yazma geleneği Süleyman Çelebi’nin (ö.1422) “Vesiletü’n-Necât” isimli eseri ile zirveye
        ulaşmıştır. Bu eserin bu kadar değerli olmasının nedeni Mevlid’in sehl-i mümtenî vasfında kaleme alınma-
        sıdır. Yazıldığı günden bu güne aynı kıymet ve rağbeti muhafaza etmiştir. “Vesiletü’n-Necât”ın sade bir dili,
        etkileyici bir üslubu vardır. Eserde istiare ve cinaslar geniş yer tutmakta, genellikle ankamı beyitler içinde
        tamamlanmakta, beyit bütünlüğü bozulmamaktadır. Kaynaklar, Süleyman Çelebi’nin mevlidini yazarken
        Âşık Paşa’nın Garipnâmesi ile Darîr’in Sîyretü’n-Nebî’sinden istifade ettiğini ifade etmektedirler. Daha son-
        ra  yazılan  mevlidlerde  ise  Vesiletü’n-Necât’ın  önemli  etkileri  olmuştur.

               1.10. Miraciye

               Miraç mûcizesi hemen bütün Müslüman milletlerin medeniyetlerine edebiyat, mûsikî, minyatür,
        hat ve kitap sanatları bakımından yansımıştır. Mûsikîye yansıması ve şöhret bulması ise. XVII. yüzyılda
        Nâyi Osman Dede’nin Miraciyesi ile başlamıştır. Daha önceleri Yazıcı Mehmed’in Muhammediyye’si gibi
        içerisinde miraç bahsi geçen bölümler okunuyor olsa da, Türk mûsikîsinde Miraciye asıl şöhretini Nâyi
        Osman Dede ile bulmuştur.

               Altı bahirden oluşan bu eserin birinci bahri segâh, ikinci bahri müstear, üçüncü bahri dügâh,
        dördüncü bahri nevâ (bu bölüm maalesef günümüze ulaşmamıştır), beşinci bahri sabâ, altıncı bahri

        ise hüseyni makamlarında bestelenmiştir. Bu beste o kadar meşhur olmuştur ki mirâç kandilini ta-
        kiben birçok cami ve tekkelerde okunması için vakıflar tahsis edilmiştir. Mehmet Nasûhî Cami, Aziz
        Mahmud Hüdâyî Cami, Sünbül Efendi Cami ve Bursa Mahkeme Cami’nde her yıl okunması geleneği
        oluşmuştur. Zengin birtakım kişiler büyük camiler ve tekkelere teberrularda bulunarak mûsikîmizin
        gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Mevlid, Miraciye ve Muhammediyye okunmak için bir hayli


                                                            76
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16