Page 20 - Akaid 6. Ünite
P. 20

AHİRETE İMAN                             6. Ünite




                 Cehennem ve oradaki hayat, Kur’an’da şu şekilde nitelenir: Suçlular cehenneme vardıkların-
            da, cehennem onlara büyük kıvılcımlar saçacak, uzaktan uğultusu işitilecektir. İnkârcılar için bir
            zindan olan cehennem, ateşten örtü ve yataklarıyla cehennemlikleri her taraftan kuşatan, yüzle-
            ri dağlayan ve yakan, deriyi soyup kavuran, yüreklere çöken kızgın ateş dolu bir çukurdur. Yakıtı
            insanlar ve taşlar olan cehennem, kendisine atılanlardan bıkmayacaktır. İnsanın içine işleyen bir
            sıcaklık ve kaynar su içinde, serin ve hoş olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunacak, cehen-
            nemliklerin derileri, her yanışında, azabı tatmaları için başka deriler ile değiştirilecektir. Onların
            yiyeceği zakkum ağacı, içeceği kaynar su ve irindir. Orada serinlik bulamadıkları gibi içecek güzel
            bir şey de bulamayacaklardır.
                 Allah’ı (c.c) görmekten mahrum kalacak olan inkârcılara Allah (c.c) rahmet etmeyecek, ce-
            hennem azabı onları ebedi olarak kuşatacaktır.
                 “Hayır! Kim bir kötülük eder de kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa işte o kimseler ce-
            hennemliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.” 108

                 “Bizim ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök
            kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir!
            Suçluları işte böyle cezalandırırız!” 109
                 Günahkar müminler ise cehennemde ebedi kalmayacaklar, Peygamberimizin (s.a.v) hadisle-
            rinde de bildirildiği gibi, cezalarını çektikten sonra cennete konulacaklardır. 110
                 Ahiret hayatının her devresinde olduğu gibi, cehennem azabını da, ruh beden ile birlikte çe-
            kecektir. Ancak cehennem hakkında bahsedilen, acı, ızdırap, azap, ateş vb. şeyler bu dünyadakilere
            benzemez. Bunların iç yüzünü insanların bilmesi mümkün değildir. Ancak Allah (c.c) bilir.

                 A’râf
                 A’râf “sur, dağ ve tepenin en yüksek kısmı” manasındaki ‘urf’un çoğuludur. A’râf suresinin
            46. ayetinde yer alan bu kavramın sırat üzerinde yüksek bir yer veya cennetle cehennem arasında
            Uhud Dağı'na benzer bir yerin adı olduğuna dair görüşler olsa da tercih edilen görüşe göre A’râf,
            cennetle cehennemi birbirinden ayıran bölgedeki surun yüksek kısmının adıdır. 111
                 A’râf denilen yerde kimlerin bulunacağı (Ashâbü’l-A’râf) ile ilgili farklı görüşler ileri sürülmüştür.
            Ashâbü’l-A’râf’ın sevap ve günahı eşit olan müminler, cennet veya cehennemlik durumu belli ol-
            mayanlar ile müşriklerin bülûğ çağından önce ölen çocuklarının olabileceği söylenmiştir.
                 Kur’an’da tartıları ağır gelenlerle hafif gelenlerin durumları bildirildiği halde  , günahları se-
                                                                                   112
            vaplarına eşit olanların durumları hakkında herhangi bir açıklama yapılmamış olması, ashâbü’l
            A’râf ile kastedilenlerin iyi ve kötü amelleri eşit olan müminler olduğu yönündeki görüşün daha
            isabetli olduğuna delil gösterilebilir. Nitekim A’râf suresindeki ayetler de bu görüşü desteklemek-
            tedir: “İki taraf (cennetlikler ve cehennemlikler) arasında bir perde ve A’râf üzerinde de herke-
            si simalarından tanıyan adamlar vardır ki bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi)
            umarak cennet ehline: «Selâm size!» diye seslenirler. Gözleri cehennem ehli tarafına döndü-
            rülünce de: Ey Rabb’imiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma! derler.”  Ayette yer
                                                                                       113
            alan “Ey Rabb’imiz! Bizi zalimler topluluğu ile beraber bulundurma!” ifadesi, bu duayı yapanların
            durumu ile ilgili henüz bir kararın verilmediğini göstermektedir.
                 Netice itibariyle Kur’an’da kıyamet sahnelerinden biri olarak yer alan A’râf, hayırla şer arasın-
            da kararsız kalan insanlara, tercihlerini hayır yönünde kullanmaları için yapılmış ilahi uyarı içeren
            bir kavram olarak değerlendirilmelidir. 114
            108. Bakara suresi, 81. ayet.
            109. A'râf suresi, 40. ayet.
            110. Buhari, Rikak, , 51; Tevhid, 19; Tirmizi, Birr, 61; İbn Mâce, Mukaddime, 9.
            111. bk. A'râf suresi, 46. ayet; Hadîd suresi, 13. ayet.
            112. bk. A'râf suresi, 8. ayet; Müminûn suresi, 102. ayet; Karia suresi, 6. ayet.
            113. A'râf suresi, 46-47. ayetler.
            114. Yusuf Şevki Yavuz, “A'râf”, TDV İslam Ansiklopedisi, C 3, s. 259.

             130
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25