Page 56 - Tefsir Okumaları 2. Ünite
P. 56

MEAL VE TEFSİRİ YAPILACAK BAZI SURELER



               Asr kelimesi;


               • Mutlak zaman,

               • İkindiden güneşin batmasına kadar olan zaman,

               • Seksen veya yüz yıllık zaman, çağ,


               • İnsan ömrü,

               • Resulullah’ın (s.a.v.) yaşadığı asr-ı saadet gibi manalara gelir. 88

               Ayet-i kerime için bu manaların her biri geçerli olup, ona göre de bir tefsir yapılabilir. Ancak
        bunlar içinden “mutlak zaman” manası tercih edildiği takdirde bu, diğer bütün manaları da şümû-

        lüne alır. Çünkü zaman insan ömrünün esasıdır. İnsan bütün işlerini zaman içinde yapar. Geçen
        her an insan ömrünü azaltır ve onu ölüme yaklaştırır. İnsan, kendisine tanınan zamanı değerlen-
        dirmesi için imtihan edilir. Onu değerlendirip değerlendirmemesine göre de bir netice elde eder.



                   OKUMA PARÇASI
                   Bilinmelidir ki zamanı değerlendirmede ne kadar dikkatli olursa olsun insanın kendisini
                zarardan ve hüsrandan bütünüyle kurtarması mümkün değildir. Şöyle ki:

                   İnsanın sermayesi ömrüdür. Ömür ise her saniye, her nefes, her dakika, her saat harcanıp
                tükenmektedir. Her nefes geçtikçe bu nimetin sonu ve hesabı yaklaşmaktadır. Ömürden her
                geçen an, her harcanan nefes, ya bir iş için harcanır veya boşa geçer. Boşa geçtiyse bu elbette
                bir zarardır. Bir işe harcandıysa, o iş ya iyi ve güzel olan bir itaattir yahut kötü ve çirkin olan bir
                günahtır. Ya da ne iyi ne kötü; ikisi ortası mubâh olan bir iştir. Bir “mubah” ise ona harcanan
                vaktin istikbâlde faydalı bir eseri kalmaması itibarıyla boşuna geçmiş gibidir. Bir “kötülük” ise
                zaten kesin bir zarardır. Eğer yapılan, “bir ibadet ve itaat” ise ona harcanan vakit içinde onu
                veya bir başka ibadeti ondan daha güzel, daha mükemmel bir şekilde yapabilmek elbette
                mümkündür. Çünkü Allah Teâlâ’ya (c.c.) ihlâs ve tevazu içinde kulluğun dereceleri sayısızdır.
                Zira Allah Teâlâ’nın (c.c.) yücelik mertebeleri ve mutlak güzellik tecellileri nihayetsizdir. Bu
                sebeple insanın Allah’ı (c.c.) marifeti ne kadar çok olursa korku ve muhabbeti de o nispette çok;
                Cenâb-ı Hakk’a olan itaat ve kulluğu da o nispette daha tamam ve mükemmel olur. O hâlde
                her nefeste daha güzelini yapamayıp, daha düşük seviyede kalmakta, zâhiren kâr gözükse bile,
                yine bir tür ziyan olduğu görülür. Bu itibarla insanın her an bir şekilde ziyan içinde olduğu ve
                kendini ziyandan tamamen kurtarmasının mümkün olmadığı anlaşılır.

                                                       (Fahruddin Râzi, Mefâtihu’l-Gayb, C. 23, s. 393-394)



               2. İnsan gerçekten ziyandadır.


               Hüsran kelimesi “husr” kökünden gelmekte olup “noksanlık ve ana sermayenin elden git-
        mesi,  kişinin  iflas  etmesi”  demektir. 89

               Müfessirler hüsranı şu şekillerde açıklamışlardır:

        88   bk. Kurtubi, el-Cami, C 19, s. 327-329; Fahruddin Râzi, Mefâtihu’l-Gayb, C. 23, s. 387-391.
        89   Fahruddin Râzi, Mefâtihu’l-Gayb, C 23, s. 392.

                                                           106
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61