Page 61 - Tefsir Okumaları 2. Ünite
P. 61
2. ÜNİTE
Rahmân, Rahîm Allah’ın ismiyle…
1. İnsanları arkadan çekiştirmeyi, yüzlerine karşı da el, kaş, göz işaretleriyle alay et-
meyi âdet hâline getiren her bir kişinin vay hâline!
Ayette hümeze ve lümeze kelimeleri kullanılmakta ve bunlara “Yazıklar olsun.” denilmek-
tedir. Müfessirler bu kelimelerin ne anlama geldiği hususunda şu izahları yapmışlardır:
İbn Abbas der ki: Hümeze, gıybet eden; lümeze ayıplayan ve eğlenen demektir.
Ebu Zeyd der ki: Hümeze el-kol hareketleriyle; lümeze de dil ile yapılan alaya almalardır.
Ebu’l-Aliye şöyle der: Hümeze yüz yüze iken ayıplayıp, alay eden; lümeze ise insanı arka-
sından ayıplayıp, alay edendir.
Bir diğer yorum şöyledir: Hümeze, açıkça ayıplayıp, alay eden; lümeze, gizlice, kaş-göz işaret-
leriyle ayıplayandır.
Hasan Basri der ki: Hümeze, beraberinde oturan kimseyi, göz ucuyla işaret ederek ayıplayıp
alay eden; lümeze ise din kardeşini, gıyabında kötü şeylerle anıp, ayıplayandır. 96
Bunların hepsi, manaca birbirine yakın olup, bir noktada birleşirler ki bu da, insanların şe-
ref ve haysiyetiyle oynayıp, onların kusurlarını ortaya koymaktır. Bunların tümüyle yasaklanması,
Cenâb-ı Hakk’ın kullarını ne kadar çok sevdiğini, onlara ne kadar çok değer verdiğini ve onların
haklarını, şeref ve haysiyetlerini korumaya ne kadar ehemmiyet verdiğini gösteren apaçık işaret-
lerdir.
2. Böylesi malı biriktirip yığar ve onu tek tek sayar durur.
3. Malının kendisini sonsuza dek yaşatacağını zanneder.
İnsanı böyle günahlara sevk eden
sebep, manayı değil maddeyi sevmek,
ahireti bırakıp dünyaya sarılmak, malın
mülkün çokluğu ile şımarmak, geçerli de-
ğer ölçüsü olarak sadece maddeyi kabul
edip başkalarını küçük görmektir.
Bu yüzdendir ki o hümeze ve lüme-
ze’nin helâl haram demeden mal biriktirdi-
ği; cimriliğinin ve maddeye tapan bir kişi
olduğunun bir işareti olarak da onu tek tek
saydığı belirtilir. Malına öyle tapmaktadır
ki Allah’ı (c.c.) ve ölümü unutmaktadır.
Malının gerçekte kendinin değil, kendisine
İnsanın sahip olduğu malı onun için bir imtihandır.
96 Fahruddin Râzi, Mefâtihu’l-Gayb, C 23, s. 402-403.
111