Page 11 - Hadis 2. Ünite
P. 11

SÜNNETİN KONUMU





               Sahabenin sünnete bağlılığı konusunda şu örnekleri verebiliriz: Abdullah b. Ömer: "Ey
            kardeşim! Biz hiçbir şey bilmiyorken Allah bize Muhammed’i gönderdi. O ne yaptıysa biz de
                               43
            aynısını yapıyoruz."  demiştir.
               Habeşistan kralı Necaşi’nin "Sizi atalarınızdan ayıran bu din nedir?" sorusuna karşı Cafer
            b. Ebî Tâlib’in söyledikleri güzel bir şekilde ifade etmektedir. O, Necaşi’ye karşı şöyle demişti:
               "Ey Melik! Biz cahil bir topluluktuk, putlara tapar, ölü eti yer, şehvetimize uyar, akraba ve
            komşuluk hakkı gözetmezdik. Güçlülerimiz zayıflarımızı ezerdi. Biz bu haldeyken Allah bize
            içimizden soyunu, doğruluğunu, güvenilirliğini, iffetini bildiğimiz bir elçi gönderdi. O bize tek
            ilah olan Allah’a kulluk etmemizi, atalarımızın ve bizim taptığımız taşlara ve putlara tapma-
            mamızı emretti. Hz. Peygamber bize doğru söylemeyi, emanete riayet etmeyi, akrabayı ve
            komşuyu gözetmeyi öğretti. Haramlardan uzak durmayı, şehvetimize uymamayı, iftiradan
            kaçınmayı, yetim malı yememeyi ve iffetli kadınlara zina iftirasında bulunmamayı emretti.
            Biz onun söylediklerini tasdik edip, Allah’tan getirdiklerine iman ettik. Haram kıldıklarını ha-
            ram, helal dediklerini de helal kabul ettik." 44

               İslam âlimleri, Peygamber Efendimizin davranışlarının tamamını mutlaka uyulması gerekli,
            aynı derecede bağlayıcı bir sünnet olarak görmemiştir. Resul-i Ekremin giyim kuşamı, bazı te-
            davi yöntemleri, kullandığı kap kacaklar, eşya ve vasıtalar yaşadığı toplumun bir ferdi olması
            ile ilgilidir. Öte yandan “hasâisu’n-nebî” diye adlandırılan peygamberliğine özgü bir takım
            davranışları da vardır. Visal orucu tutması, kendisine gece namazının farz olması böyledir.
            Bir insan olarak bazı yiyecekleri ve kokuları sevmesi ya da sevmemesi de peygamberliği ile
            ilgili değil tamamen kişisel özellikleri ile alakalıdır. Bunların tümünü din olarak kabul etmek,
            hadis ve sünnete bağlılık saymak isabetli bir yaklaşım sayılmaz. Bütün bu sebeplerden dolayı
            pek çok İslam âlimi sünneti bağlayıcılık açısından çeşitli şekillerde tasnife tabi tutma ihtiyacı
            hissetmiştir. Burada görüş ve yaklaşım farklılıkları olması tabii karşılanmalı, bunlar sünneti
            ret veya ona saygısızlık olarak algılanmamalıdır. Ancak sünnetin bağlayıcılık esaslarının belir-
            lenmesi de oldukça güç konulardan biridir. Sünnete yaklaşırken daima samimi bir Müslüman
            hassasiyeti gösterilmelidir.

               Sünnetin önemini şu ayetler ışığında düşünelim:

               “Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında meydana gelen anlaşmazlıklarda seni hakem
            yapmadıkça, sonra da verdiğin hükümlere içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tamamen tes-
            lim olmadıkça mümin olamazlar.”
                                             45
               “Bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde -eğer Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsa-
            nız- o hususta Allah'a ve Resulüne başvurunuz.”
                                                            46
               Bu ayet-i kerimede Allah'a (c.c.) başvurmaktan maksat, O’nun kitabı Kur'an-ı Kerim’e;
            peygambere başvurmaktan maksat ise sağlığında kendisine, vefatından sonra da sünnetine
            başvurmak olarak değerlendirilir. Yani sünnet ; Müslümanların hayat tarzında, karşılaştıkla-
            rı problemlerin çözümünde, Kur’an’ın hemen peşinden gelen başvuru kaynağıdır. Bundan

            43 Muvattâ, Kasru’s-salât 2.
            44 İbn Hişâm, Sîre, C 1, s. 250.
            45 Nisa suresi, 65. ayet.
            46 Nisa suresi, 59. ayet.


                                                       47
   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16