Page 6 - Ebru 2. Ünite
P. 6
2. ÜNİTE
4.4. Hezârfen Edhem Efendi
1829 yılında Özbekler Tekkesi’nde
doğmuştur. Özbek Türkleri’nin kurduğu,
hacca giden Türkistanlıların İstanbul’daki
uğrak yeri olduğu için bu isimle anılan
dergâhın millî mücedelede de önemli bir
yeri vardır. Zira Anadolu’ya geçecek asker
veya siviller, geceyi burada geçirirler, sabah
erkenden de Samandıra üzerinden yola
çıkarlarmış. Babası, yukarıda adı geçen
Şeyh Sâdık Efendi’dir. Mahalle mektebini
takiben babasından, amcasından ve
tekkeye gelen âlimlerden dersler alarak
yetişmiştir. Mimari, hendese, kozmografya
konularında ve teknik konularda derin bir
bilgi sahibi olan Edhem Efendi, Çağatayca,
Arapça, Farsça ve Ermenice’nin yanında
batı dillerinden de okuduğunu anlayacak
Hezârfen Edhem Efendi
kadar öğrenmiştir. Amcası Abdürrezak
Efendi’nin, vefatından sonra dergâhın şeyhi
olmuştur. Şeyhlik vazifesini el sanatlarına olan düşkünlüğü nedeniyle oğlu Sâdık Efendi’ye
devretmiştir. Ebruculuğunun yanında ince marangozluk, doğramacılık, oymacılık,
hakkâklik, dökmecilik, torna-tesviyecilik, demircilik, makinecilik, dokumacılık, matbaacılık
mesleklerinde mahir olan Edhem Efendi, hezârfen (bin sanat sahibi) unvanını sonu kadar
hak etmiş bir büyük sanat ve fen adamıdır. Aynı zamanda mucid olan Edhem Efendi,
icad ettiği buharlı makinenin ucuna bir pervane takarak bindiği sandalı Şemsipaşa’dan
Paşalimanı’na kadar yürütmeyi başarmıştır. Midhat paşa tarafından kurulan mekteb-i
sanayi’nin imalat müdürlüğüne tayin edilmişse de bir süre sonra Kabe-i Muazzana’nın ve
Ravza-i Mutahhara’nın içinde ve dışında tamir işlerini yürütmek üzere vazifelendirilmiştir.
Burada işçilerle beraber çalışırken kullandığı malayı başka hiçbir yerde kullanmayarak
“Mûcib-i Şefaat olur” ümidiyle öldüğünde kendisiyle beraber gömülmesini istemiş ve
bu isteği yerine getirilmiştir. Oldukça ileri yaşta Çarşambalı Arif Bey’den tâlik hattını
öğrenip icazet almıştır. Babasından öğrendiği ebruculuğu ölene kadar devam ettirmiş
ve talebelerinden Necmeddin Okyay vasıtasıyla bu sanat günümüze kadar gelebilmiştir.
Türkiye’de ilk kurşun boruyu döken Edhem Efendi’dir. Döktüğü kurşun boruları kullanarak
tekkenin bahçesindeki derince kuyudan su çeken tulumba üretmiştir. Kendisine yeni bir
teknik veya usulden söz edilince merhum şu cevabı verirmiş: “Tecrübeyi göğe çekmediler
ya, biz de deneriz.”
Devrin âlim ve sanatkârları, kendisinden feyz almak için sık sık ziyaretine geldiklerinden
onun zamanında Özbekler tekkesi ilim ve sanat akademisine dönmüştür. 20 Şevval 1321/8
Ocak 1904 Cuma gecesi dergâhta yatsı namazını eda ederken vefat eden Edhem Efendi,
ertesi gün hazireye defnedilmiştir. Kabir kitabesindeki manzume Rıza Tevfik Bölükbaşı’ya
aittir. Yakın zamanda kaybettiğimiz Amerika’da yaşayan ünlü müzik yapımcısı Ahmet
Ertegün, Edhem Efendi’nin torunun torunudur.
26