Page 9 - Ebru 2. Ünite
P. 9
EBRU SANATININ TARİHÇESİ ve MEŞHUR ÜSTADLARI
Bu da öyle oldu. Elimdeki tek at kuyruğu kılını teknenin içinde iki taraftan yukarı doğru
çekince şekil tıpkı lâleye benzedi. Çok heyecanlandım ve zevklendim. Günlerden cuma
olduğu için benim vazifeli bulunduğum Üsküdar Yeni Vâlide Camii’ne gittik. Namazdan
sonra lâle, sünbül, karanfil, o mevsimde hangi çiçekler varsa hepsinden alıp eve getirdim;
onlara bakarak ebru teknesinde tek at kuyruğu kılıyla aynını resmetmeye başladım. İşte
Mâcid’in o ikazı ve Rabb’imin lutfu keremiyle bu iş oldu.”1
4.6. Mustafa DÜZGÜNMAN
9 Şubat 1920’de İstanbul Üsküdar’da
Sultantepe’de dünyaya gelen Mustafa, ilk tahsili-
ni tamamladıktan sonra aynı semtteki Abdülbâki
Efendi ve Aziz Mahmud Hüdâyî Camii’lerinin
imamlığını yapan babası Saim Efendi’nin Üs-
küdar çarşısındaki aktar dükkânında çalışmaya
başlamıştır. 1938 yılında, annesinin dayısı hattat
Necmeddin Okyay kendi eliyle onu, kendisinin-
de hocalarından olduğu Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi’nin Türk Tezyinî Sanatları Bölümü’ne
kaydettirmiştir. Burada büyük dayısı Necmeddin
Okyay’dan eski tarz cilt ve ebru öğrenmiş ve di-
ğer kıymetli hocalardan da istifade etmiştir. An-
cak hayat şartları sebebiyle bir müddet sonra
okuldan ayrılarak tekrar baba mesleği olan ak-
tarlığa dönmek zorunda kalan Düzgünman, öm-
Mustafa DÜZGÜNMAN rünün sonuna kadar devam ettirdiği mesleğinde
işinin ehli, dürüst bir esnaf olarak tanınmıştır.
Akademi’deki talebeliği yıllarında “şemse” denilen klasik ciltin güzel örneklerini imal
eden Düzgünman, bir müddet sonra o sırada taliplisi çok az bulunan bu sanatı da terk
etmek zorunda kalmıştır. “Marifet iltifata tabidir. Müşterisiz meta zayidir.” sözünü hatırla-
tan bu hadiseden sonra 1957’den itibaren daha çok ebruyla meşgul olmuş ve ömrünün
sonuna kadar zaman zaman müşterisi olmasa bile o, marifetini ortaya dökmekten geri
kalmamıştır.
Çeşitli konularda yeniliğe açık olduğu halde ebru sanatında klasik anlayışa sımsıkı bağlı
kalan ve bu hususta modern uygulamalara iltifat etmeyen Düzgünman, ebruculukta kendisini
geçtiğini söyleyen hocası Necmeddin Okyay’ın bu sanata kazandırdığı çiçekli ebru çeşitleri-
ni geliştirerek çiçekli formların arsına papatyayı eklemiş ve çiçeklerde kompozisyona
gitmiştir. 1940’ta başlayıp ölümüne kadar elli yıl süren ebruculuğu sırasında, 1967’den
itibaren çeşitli sergiler açan ve bazı sergilere katılan Düzgünman, hem eserleriyle hem
de yetiştirdiği öğrencileriyle bu sanatın tanınmasına ve yayılmasına hizmet ederek son
otuz beş yılın ebruculuğuna adeta damgasını vurmuş bir sanatkardır. Bugün ebru sanatı
biliniyor, tanınıyor ve seviliyorsa bunda en büyük pay şüphesiz Mustafa Düzgünman’ındır.
Sanatın unutulmaması için adeta tek başına cephede mücadele vermiş bu büyük ustayı
tanımalı ve dualarımızı eksik etmemeliyiz.
1 DERMAN 2002, s. 228.
29