Page 18 - Akaid 7. Ünite
P. 18
KADER VE KAZAYA İMAN 7. Ünite 7. Ünite
resini de yaratmıştır. İnsan, bu çareleri bulmak ve tedavi
olmak zorundadır. Dinimizde bir insan hasta olduğunda
tedavisi için gerekli adımları atmalı, şifayı Allah’tan (c.c)
istemeli ve iyileşmek için Allah’a (c.c) dua etmelidir.
Hastalıklar ve musibetler daima kötü ve şer olarak
değerlendirilmemelidir. Sabredilmesi durumunda kulu
Allah’a (c.c) yaklaştıran, günahları azaltan ve arınmaya
vesile olan imtihanlar olarak da görülmelidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Bir müminin başına
herhangi bir hastalık veya rahatsızlık gelirse bundan do-
layı Allah (c.c) onun günahlarını, ağacın yapraklarını dök-
tüğü gibi döker.” hadisiyle, mümin kul için hastalıkların
88
günahlardan arınmaya vesile olduğu müjdesini vermek- “Allah, verdiği her hastalığın şifasını da
tedir. vermiştir.” (Buhârî, Tıb, 1.)
İnsan, hastalık vb. sıkıntılarda sabretmeli, tedavi ol-
malı ve iyileşmek için gayret etmelidir. Ancak buradaki sabır, içinde bulunduğu duruma katlanmak
ya da bunu kader saymak değil aksine kurtulmak için mücadele etmek anlamındadır.
Alınan bütün önlemlere rağmen insanlar hasta olabilir. Böyle durumlarda “Hasta olmak benim
kaderimde varmış.” diyerek tedavi olmamak veya hastalığa çare aramamak doğru bir kader anlayı-
şı değildir. Yeniden sağlığa kavuşmak için gerekli tedavi yollarına başvurulmalı ve Allah’a (c.c) dua
edilmelidir. Peygamberimiz: “Ey Allah’ın Kulları! Tedavi olunuz. Allah, verdiği her hastalığın şifasını
89
yaratmıştır.” buyurarak bu konuda bizlere yol göstermiştir.
4.5. Başarı ve Başarısızlık
Dinimize göre başarı Allah’tandır (c.c). Kul herhangi bir işte başarılı olmak için çalışır, gayret
gösterir. Ama o iş sonunda başarıya ulaşabilmesi Allah’ın (c.c) takdiriyle mümkün olur. Bir de neyin
başarı neyin başarısızlık olduğunu biz tam anlamıyla bilemeyiz. Hele hele günümüzde bu kavram
çok yanlış yerlerde kullanılabilmektedir. Asıl başarı Allah’ın (c.c) rızasını kazanabilmektir.
Bazı somut ve dünyevi başarısızlıkların faturasını hemen kadere kesmek de doğru değildir.
Azimle ve çabayla hareket edilmesi gereken noktalarda başarısızlığı sonraki adımların önünde bir
engel olarak görmemek gerekir.
İnsan, iradesini doğru yolda kullanıp güzel şeylere yönelirse başarı kazanır. Buna “tevfik” de-
nir. Bu, Allah’ın (c.c) rızası yönünde hareket eden kulun işlerinde muvaffak kılınması anlamına
gelir. Benzer anlamlar taşıyan inâyet, nusret ve lutf kelimeleri gibi tevfîk de hayır ve iyiliğe yönelik
davranışlara özgü kılınmıştır. Hadislerde geçen “ve billahi’t-tevfik”, “Allahu veliyyü’t-tevfik” gibi ifa-
deler de başarının Allah’ın (c.c) yardımıyla mümkün oluşuna dikkat çekmektedir.
İnsanın yanlışa yönelmesi ve kötü olanı tercih etmesiyle başarısızlık gelir. Buna da “hızlan”
denir. Hızlan, Allah’ın (c.c) yanlış yönde hareket eden kulundan yardımını kesmesidir.
Aslında Allah (c.c) kullarını iman ve inkârdan soyutlanmış olarak yaratmış, daha sonra onlara
emirler göndermiş, inkâr yolunu tutanlar buna kendi fiilleriyle yönelmiştir. Ancak bu yöneliş, kulun
inkâr etmeyi istemesi sonucu Allah’ın (c.c) hızlanıyla gerçekleşmiştir. İman eden de kendi fiiliyle
iman etmekle birlikte bu fiil onun imanı istemesine bağlı olarak Allah’ın (c.c) yardımıyla (tevfik)
vücuda gelmiştir.
88. Buhârî, Merdâ, 2.
89. Ebu Davûd, Tıp, 1.
152