Page 20 - Akaid 7. Ünite
P. 20

KADER VE KAZAYA İMAN                           7. Ünite                                   7. Ünite





                 Bir çeşit kader vardır ki onun gerçekleşmesi Allah (c.c) tarafından kesin hükme bağlanmıştır.
            Bu hükmü verilen şeyin gerçekleşmesi kaçınılmazdır.  Buna “kazâ-i mutlak” denir. Bir çeşit kader
            vardır ki onun gerçekleşmesi bazı sebeplere bağlanmıştır. Buna “kazâ-i muallak” denir. Yani sonucu
            bazı sebeplere bağlanmış kaza demektir. İşte dua ve sadaka bu kısımda fayda verir. Kul, neyin neye
            sebep yapıldığını bilmediği için sadaka, dua, tevbe, istiğfar, zikir, ibadet, taat gibi hayırlı sonuç vere-
            cek bütün sebeplere sarılmalıdır. Bunun muhakkak faydasını görecektir.
                 Her  şey  kaderimizde  yazılmış-
            sa o zaman duaya ne gerek var, diye
            düşünmek  doğru  değildir.  Dua  ede-
            bilmek büyük bir nimettir.  Dua, kul-
            luğumuzun gereğidir ve ilahi takdirin
            içindedir.  Bir  kulun  farklı  sebeplerle
            duadan ve kulluktan uzaklaşması ne-
            ticesinde bu nimetin alınması da ilahi
            takdirin içindedir.

                 Dua dendiğinde genelde bazı ka-
            lıplaşmış ifadelerle Allah’tan (c.c) bazı
            şeyleri  istemek  anlaşılmaktadır.  Oysa
            bu istekler, duanın sözle yapılan kısmı-
            dır. Duanın bir de fiili dua diyebilece-  “Tevekkeltü alallah” hattı. Allah’a (c.c.) tevekkül ettim, O’na dayandım
            ğimiz boyutu vardır. Fiili dua; insanın            ve O’na güvendim demektir.
            sözlü olarak Allah’tan (c.c) istediği şey
            için çalışması, çabalaması ve Allah’ın (c.c) koyduğu kanunlara uyması demektir. Sınavda başarılı ol-
            mak isteyen öğrencinin çok çalışması bol ürün elde etmek isteyen çiftçinin toprağı sürmesi, gübrele-
            mesi, sulaması gibi işler fiili duaya örnek olarak verilebilir.
                 Tevekkül kelime olarak güvenmek, dayanmak, bir işi başkasını vekil tutarak ona havale etmek
            gibi anlamlara sahiptir. Kavram olarak yapılması gereken her şeyi yaptıktan sonra Allah’a (c.c) da-
            yanıp güvenmek, sonucunu Allah’a (c.c) bırakmak anlamında kullanılmaktadır.
                 Tevekkül, kadere imanın tabii sonucudur. Tevekkül; Allah’a (c.c) dayanıp güvenmek, çalışıp
            çabalarken Allah’ı (c.c) daima yanımızda bilmek ve işlerin sonucunu Allah’a (c.c) bırakmak, sonuç-
            tan da endişe etmemek anlamına gelir. Tevekkül tembellik, miskinlik olarak yorumlanamaz.
                 Öte yandan tevekkül tüm yapılması gerekenleri yaptıktan sonra, insanın içinde duyması gere-
            ken bir iç huzur, mutmain olma ve en önemlisi Allah’ın (c.c) takdir edeceği sonuç ne olursa olsun
            buna razı olma ahlakıdır. Sonucu yalnız Allah’tan (c.c) bekleme halidir.
                 Mümin,  yaptığı  ve  yapacağı  iş-
            lerde  Allah’a  (c.c)  güvenip  dayanır.
            Bu güven onu kötü şeyler yapmaktan
            alıkoyduğu  gibi  zor  anlarında  da  ona
            ümit aşılar. İnanan bir kişi, her işinde
            Allah’ın  (c.c)  rızasını  gözeterek  doğru
            ve dürüst davranır. Bir konuda elinden
            geleni yaptıktan sonra sonucun kendisi
            için hayırlı olmasını ümit ederek Allah’a
            (c.c) tevekkül eder.

                                                    Tevekkül, gereken çabayı gösterdikten sonra Allah’a güvenip
                                                            dayanarak sonucu O’ndan beklemektir.


             154
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25