Page 13 - Akaid 2. Ünite
P. 13
2. Ünite 2. Ünite İMAN VE MAHİYETİ
Allah Teala’nın ilahlığında, isim, sıfat ve fi- N NOT EDELİM
illerinde, eşi, dengi ve ortağı bulunduğunu ka-
bul eden; O’na şirk koşan kimse yani müşrik de
kâfirin bir türüdür. Müşrikler Allah’ın (c.c) var- Mümin veya Müslüman olan bir kim-
lığını inkâr etmezler. O’ndan başka ilah olduğu- senin sonradan inkâra sapması, dinden
nu kabul ederler. Allah’a (c.c) isimleri, sıfatları, çıkması, kendi irade ve ifadesiyle İs-
mutlak irade ve otoritesi, yarattığını yönetip lam’dan ayrılmasına “irtidad” veya “rid-
idare etmesi gibi hususlarda ortak koşarlar. de”, irtidad eden kimseye de “mürted”
denir. Bu kimse İslam dışında herhangi
Şirk ile küfür birbirine yakın iki kavramdır. bir dine girebileceği gibi hiçbir dine bağ-
Aralarındaki fark, küfrün daha genel, şirkin ise lanmayıp tamamen tanrıtanımaz (ate-
daha özel olmasıdır. Bu anlamda her şirk kü- ist) da olabilir. Her hâlükârda kâfir olma
fürdür fakat her küfür şirk değildir. Her müşrik durumu değişmez.
kâfirdir fakat her kâfir müşrik değildir. Çünkü
şirk sadece Allah’a (c.c), zât, isim ve sıfatlarına
ortak tanıma sonucu meydana gelir. Küfür ise, küfür olduğu bilinen birtakım inançların kabulü ile
gerçekleşir. Küfür olan inançlardan biri de Allah’a (c.c) ortak tanımadır. Mesela Mecusilik’te olduğu
gibi iki ilahın varlığını kabul etmek şirk olduğu gibi aynı zamanda küfürdür. Hâlbuki ahiret gününe
inanmamak küfürdür ama şirk değildir.
Kur’an-ı Kerim, şirki sadece Allah’ın (c.c) yanında başka ilahlar tanımakla sınırlı görmemiştir.
İlah olarak kabul edilmese de başka bir varlığı Allah’a (c.c) denk görmek ve O’na eşit tutmak şirkin
bir türüdür. Nitekim Allah Teala, Allah’ı (c.c) bırakıp da başkasına tapan azgınların ve İblis’in or-
dularının, cehennemde birbirleriyle tartışıp çekişirken “Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık
38
içindeymişiz. Çünkü biz sizi âlemlerin Rabb’i ile eşit tutuyorduk.” diyeceklerini buyurur.
İman konusu içinde bilinmesi gere-
ken konulardan birisi de tekfir konusu-
dur. Müslüman olduğu bilinen bir kişiyi,
inkâr veya şirk özelliği taşıyan inanç, söz
veya davranışından ötürü kâfir sayma-
ya tekfir adı verilir. Yani tekfir, başkaları
tarafından bir şahsın küfrüne hükmedil-
mesi anlamına gelir. 39
Bir Müslümanın kâfir olduğuna
hükmedilmesi onu pek ağır dünyevî so-
nuçlara, müeyyide ve mahrumiyetlere
mahkûm etmek anlamına geldiğinden,
tekfir konusunda çok titiz davranmak
gerektiği açıktır. Müslüman olduğunu
söyleyen bir kimsenin, bu dünyada mü-
min kabul edilerek İslam toplumundan
dışlanmaması gerekir. Çünkü dünyada
insanlar söz ve davranışlarına göre de-
ğerlendirilir. İçten inanıp inanmadığını
tespit ise Allah’a (c.c) mahsus olup ahi-
rete ilişkin bir meseledir: “... Size selâm
verene, dünya hayatının geçici menfa- “Ehl-i kıble tekfir edilemez.” ilkesi Ehl-i sünnet’in temel
atine göz dikerek ‘Sen mümin değilsin’ prensipleri arasında zikredilmiştir.
demeyin...” buyurularak bu duruma
40
işaret edilir.
38. Şuarâ suresi, 97-98. ayetler.
39. bk. Komisyon, TDV İlmihali, “İman ve İbadetler”, C 1, s. 79-80.
40. Nisâ suresi, 94. ayet.
37