Page 16 - Hadis 6. Ünite
P. 16
HADİS
İbni Abbas hicretten üç yıl önce Mekke’de doğunca, onu getirip Resul-i Ekrem’in
kucağına verdiler. Efendimiz mübarek ağzında çiğnediği bir hurmayı onun damağı-
na çaldı. İbni Abbas tahnik denilen bu hâdise sebebiyle ashab arasında pek üstün
meziyetlere sahip olmuştur.
Daha sonraları Hz. Peygamber ona iki defa dua etmiş, bu dualarından birinde
“Allahım! Onu büyük din âlimi (fakîh) yap ve ona Kur’an’ı öğret!” buyurmuştur. İlerle-
yen süreçte İbni Abbas Kur'an-ı Kerim’i en iyi bilen sahabi olmuş, kendisine Ter-
cümânü’l-Kur’an unvânı verilmiştir. Ümmetin en âlimi diye de anılmıştır.
Hz. Peygamberin hanımlarından Meymûne annemiz onun teyzesi idi. Bu se-
beple bazı geceler Resul-i Ekrem’in yanında kalır, onun fiil ve hareketlerini, ibadet-
lerini tâkip ederdi. Efendimizin vefatında henüz 13 yaşında olan İbni Abbas, zekâ
ve anlayışı sebebiyle birçok defa Hz. Peygamber'in takdirini kazanmıştır. Talebele-
rine birgün tefsir, birgün siyer ve megâzî, birgün edebiyat, bir başka gün Arapların
meşhur savaşları demek olan Eyyâmü’l-arab okuturdu.
Abdullah İbni Abbas’ı çok seven Hz. Ömer, onun görüşlerine pek değer verirdi.
Hz. Ali devrinde Basra valiliği yaptı. Bir kısmını bizzat Hz. Peygamberden duyduğu
mükerrerleriyle birlikte 1660 hadis rivayet etmiştir.
İbni Abbas hayatının son yıllarında gözlerini kaybetti. Bazı kaynaklar onun Ker-
belâ Fâciası’na çok üzülüp ağladığını ve gözlerini bu yüzden yitirdiğini belirtirler.
Tefsir ve fıkıh ilimlerinde otorite, verdiği fetvâlarla meşhur ve abâdile diye anılan
dört Abdullah’tan biri olan İbni Abbas, hicretin 68. yılında (687) Tâif’te 71 yaşında
vefat etti.
Allah ondan razı olsun.
AÇIKLAMA
Açıklamakta olduğumuz hadis-i şerifin isnadı sahihtir. Bu hadisin Buhârî ve
Müslim tarafından nakledilen ve Muâviye b. Ebu Süfyân tarikiyle gelen rivayetinde
şu ziyade bulunmaktadır: “Allah kime bir hayır dilerse onu dinde anlayış sahibi kılar.
Ben sadece taksim ederim, veren ise Allah’tır (c.c). Allah’ın emri gelip kıyamet kopun-
caya kadar bu ümmet Allah’ın emrettiği şekilde hak üzere kalacak, muhalefet edenler
onlara zarar veremeyeceklerdir.”
Hadis ve fıkıh âlimi Nevevî, bu hadiste geçen “Allah’ın emrettiği şekilde hak üze-
re kalacak ümmet”in mücahit, fakih, muhaddis, zahit ve iyiliği emredip kötülükle
mücadele etmek gibi diğer hayır faaliyetleri yerine getiren mü'minler topluluğun-
dan oluştuğuna dikkat çeker.
Hadis metninde geçen “hayır” kelimesi, “akl-ı selim ve fıtratın gereği her türlü iyi-
lik” diye açıklanır. Nitekim bazı tariklerinde hadis-i şerif şu cümle ile başlar: “Hayır,
bir alışkanlıktır; insanın tabiatı iyilik ve dostluğa yatkındır. Şer ise kötü bir alışkanlık,
inatçılık, gerginlik ve düşmanlıktır.”
Hadis metnindeki “fıkıh”, anlama, anlayışlı ve kavrayışlı olma, ince anlayış ve de-
rin kavrayış, ilim-amel bütünlüğü, görev ve sorumluluk bilincini oluşturan bilgi ve
basîret demektir. Burada kelimenin geniş sözlük anlamı bütün ilimleri içerdiğin-
den, dar olan terim anlamına (fıkıh ilmi) tercih edilir. Bu demektir ki “dinde fıkıh”
amelî hükümlerle sınırlı değildir; itikadî ve ahlaki esaslara nüfuz yeteneğini de kap-
152