Page 3 -
P. 3

Bu  dönemin  telli  enstrümanlarından  biri
          olarak zikredilen “mi‘zef” veya “mi‘zefe”nin bilhas-
          sa Yemen ve Hicaz’da yaygın olduğu bilinmektedir.
          Bununla birlikte mi‘zefin tam bir tarifini veremeyen
          ve birçok alternatif sunan kaynaklar, ud veya tan-
          bura benzediğinde birleşirler. Mi‘zef için: “Ceylan
          derisinden beyaz bir deri üzerine altı veya dokuz
          telin çekilmesiyle elde edilir.” tarifi yapılmıştır. Üfle-
          meli enstrümanlardan ise “el-kassâbe” veya “el-ka-
          sabe” isimli  gayet uzun  bir neye rastlanmaktadır.
          Ayrıca “mizmâr” ismiyle de uzun farklı bir neyden                       Kanun
          söz edilmektedir. Aynı zamanda mizmâr ismi “ka-
          mış”tan yapılma üflemeli enstrümanların hepsi için kullanılan bir isimdir. Bir diğer üflemeli enstrüman olan
          “nefîr” (boru, borazan) ise “el-bûk” ismiyle anılmaktaydı. Öteden beri kullanılan def, kadîb, davuldan başka
          “sanc” isimli bir ritim aletine (çoğulu sunûc) rastlanmaktadır. İspanyol dansında meşhur olan “kastanyet”-
          ler büyük bir ihtimalle Endülüs Emevîleri kanalıyla geçmiş olmalıdır. Zira sanc’ın diğer ismi “el-kûsât”tır. Bu
          enstrümanlar meclislerde toplu olarak icra edilmiyordu. Ancak ferdî olarak şarkıcıların mûsikîleri eşliğinde
          icra edildiğini görüyoruz. el-Eğânî’de ismi geçen “mizher” ise bir tarafına ince deri geçirilmiş ahşap dairedir.

                 Müslümanlar arasında şarkıcı olarak ilk şöhret bulan kimse, Hz. Osman (r.a.) döneminde yaşamış
          olan Tuveys’tir (632-710). Hz. Osman’ın (r.a.) hilafetinin son yıllarında Medine’de “rakîk” (ince) İran ezgisel
          yapısı icra ettiği mûsikî ile tanınmış; bu dönemde Araplar’ın “el-muhannisîn” diye isimlendirdikleri, ellerine
          kına yakıp, kadınlar gibi davranışlar gösteren özenti bir grubun başını çekmiştir. Profesyonel gınânın ilk icra-
          cısı olan Tuveys “el-gınâu’l-mütkan” adıyla yeni bir mûsikî icra ediyordu. Bu, şiirin aruz ölçüsünün şarkının
          ezgisel yapısı üzerine müstakil bir îkâ (ritmik kalıp, usûl) şeklinde tatbik edilmesidir. Bu türün farklılığı, içinde
          tek bir nağme ile yetinilmeyip, yeni Fârisî ezgisel yapıların kullanılmasıdır. Yani “el-gınâu’r-rakîk” veya “müt-
          kan”, şiirin vezin ölçüsü yapısından tamamen müstakil yeni bazı ritim kalıplarına dayanan yeni bir mûsikî
          tarzıdır. Araplar’ın bu tarzda kullandıkları ilk ritmik kalıp da “hezec” ve “sakîl”dir. Hezeci Tuveys kullanmıştır,
          sakîl’i ise öğrencileri Sâib Hasîr ve İzzetü’l-Meylâ kullanmıştır. Tuveys, mûsikîsini kare şeklinde bir def eş-
          liğinde icra ederdi. Ömrünün sonunu kaçtığı Süveyda’da geçirdi ve orada öldü. Medine’de bu sa hanın en
          büyüğü olarak kabul edilen Tuveys’in öğrencileri; İbn Süreyc, Dellâl, Nâfiz, Nevmetü’d-Duhâ, Fend ve Sâib
          Hasîr’dir (ö. 683).

                 Arap asıllı Tuveys ve Fars asıllı olmakla bera-
          ber klasik Arap mûsikîsi icra eden Sâib Hasîr ve İzze-
          tü’l-Meylâ gibi muğanniler ilk Arap mûsikîsi formla-              TARTIŞALIM
          rını ve geleneklerini korudular; Sîrîn, Havle, Zeyneb,
          Rebah, Selmâ vs. hocaları İzzetü’l-Meylâ’nın izinde             Arap  dili  ve  müziği  fetihler  sonucu
          ilk “İslam Mûsikî Ekolü”nü temsil ediyorlardı. Ulus-     karşılaşılan  yeni  kültür  ve  medeniyetlerden
          lararası bir dil olan musiki Araplar’da “gınâ”dan ayrı   nasıl etkilenmiştir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
          düşünülmüyordu. Ritim, vezn ve özgün ezgisel yapısı
          onların gınâsını Bizans ve İran mûsikîsinden ayıran bir özellikti.







                                                            26                                                                                                                     27
   1   2   3   4   5   6   7   8