Page 2 -
P. 2
1. HZ. PEYgAMbER vE HûLEfâ-İ RâŞİdÎN döNEMİNdE MUsİkİ
Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Dört Halife Dönemi’nde mûsikî, daha çok güzel seslerle okunan Kur’an-ı
Kerim tilaveti şeklinde -dinî bir kimlikle- tezahür ederken din dışı mûsikî ise yine nasb, hudâ ve inşâd tü-
ründen “şa‘bî” (halk) mûsikî olarak aynı şekilde icra ediliyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) Dönemi’nde Arap
mûsikîsi formlarında bir değişiklik olmadığını ve Cahiliye Dönemi’ndeki formların kullanılmaya devam edil-
diğini görüyoruz. Bu dönemdeki mûsikîşinaslardan bahsedecek olursak öncelikle Resûlullah’ın müezzinle-
rinden başlamak gerekir: Bilâl b. Rebâh el-Habeşî, Abdullah b. Ümmi Mektûm, Ebû Manzûre, Sa‘d b. ‘Aîz
(Sa‘dü’l-Karaz). Ayrıca burada Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Fatıma’nın (r.a.) düğününde def çalarak şarkı söyleyen Amr
b. Umeyye ed-Damirî ve Hamza b. Yetîm’i de zikretmek gerekir.
Diğer taraftan bu devrede mûsikî için
önemli bir olay meydana geldi. Mısır Kralı Mu-
kavkıs hicretin 9. yılında Resulullah’a (s.a.v.) iyi LİsTELEYELİM
niyetini göstermek amacıyla bazı hediyelerle Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Dört Halife Dönemi’ndeki
birlikte Mâriye ve Sîrîn adında iki cariye gönder- mûsikî aletlerini listeleyiniz.
di. Bunlardan Mâriye’yi Hz. Peygamber (s.a.v.)
nikâhına aldı; Sîrîn’i de şâiri Hassan b. Sâbit’e
hediye etti. Sîrîn’in sesi güzeldi ve Mısır şarkıları söylerdi. Böylelikle şiir ve mûsikî sanatı birleşmiş oldu. Mu-
hammed Hamidullah, adı geçen Sîrîn’in (aslı Şirin ve Farsça) İranlı olup olmadığı tartışmasını yapmaktadır.
Bu iddia Arap Yarımadası dışından ilk etkilenmelerin, Sîrîn’in şahsında Farisî (İran) etkisiyle başlamış olabi-
leceğini düşündürmektedir. Zira yukarıda zikredildiği gibi İslam Mûsikîsi adı altında Arap Yarımadası’ndaki
mûsikî faaliyetleri, basit formlardan ileri gitmeyen bir sahra mûsikîsi şeklinde tezahür ediyordu. Kaynaklar-
da bundan sonraki dönemlerde isimleri geçecek olan bazı şarkıcıların bu şarkıları Sîrîn’den öğrendiklerine
dair bilgiler vardır.
Mûsikî enstrümanları da Cahiliye Dönemi’ndeki gibi
def, davul, kadîb vb. ritim aletlerine münhasır kalıyordu.
Bu dönemde ayrıca önceden bahsi geçmeyen ve “miz-
mâr” adı verilen basit düdük, kaval vb. gibi iptidai (ilkel)
bir üflemeli çalgının adı da geçmektedir.
Dört Halife Dönemi Arap mûsikîsiyle ile ilgili pek faz-
la bilgi yoktur; zira Hz. Ebû Bekir (r.a.) (632-634) ve Hz.
Ömer’in (r.a.) (634-644) hilafet dönemlerini “Ridde Sa-
vaşları” ve kuzey’e (Bizans) doğru savaşlar işgal etmiştir.
Bu fetihler sonucu ele geçen esirler yoluyla giren yabancı
mûsikî türleri aşama aşama ve zamanla sohbet meclisle-
rini süslemeye başlamıştı. Bilhassa Hz. Ali’nin (r.a.) şair
Mizmar
olması ve güzel sanatlara (şiir, mûsikî) önem vermesi bir
nevi mûsikînin geleceğini hazırlamıştı. Özellikle Hz. Osman (r.a.) (644-656) ve Hz. Ali (r.a.) (656-661) Dönem-
lerinde beraberce kullanılan mûsikî aletlerinde ve acemi terennümlerden ibaret olarak icra edilen mûsikî
formlarında yenilikler müşahede etmekteyiz. Öncelikle enstrümanlardan söz etmek istiyoruz. Zira bu ens-
trümanlar bize bu dönem mûsikîsi ile ilgili yeni ipuçları verecektir.
24 25