Page 9 - Akaid 7. Ünite
P. 9
7. Ünite KADER VE KAZAYA İMAN
İnsanın irade sahibi, bilen, tercih eden ve öğrendiklerini davranışa dönüştürebilen bir varlık
olması akıl sahibi olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Akıl sahibi olmanın kadere bakan yönü ise insa-
nın yaptıklarından sorumlu tutulması bakımındandır. Kur’an’da pek çok ayette gökler, Ay, Güneş,
yıldızlar, dağlar, denizler hakkında düşünmemiz öğütlenir. Yine Kur’an’da “Akıllarını kullanmaz-
lar mı?”, “Düşünmez misiniz?”, “Akletmez misiniz?” şeklinde biten birçok ayet vardır. Bir ayette
“Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, akletmeyen (düşünmeyen) sağırlar ve dilsizler-
dir.” buyrulmuştur.
35
B BİLGİ KUTUSU
Akl-ı Selim:
1. Sağduyu, hüküm ve kararlarında doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırma yetisidir.
2. İnsanın doğru karar vermesini sağlayan, herhangi bir olumsuzluktan veya ortamın
kötülüğünden etkilenmeyen, yaratılışındaki temizliği koruyan akıldır.
3.2. İrade
İrade kelimesinin sözlükteki anlamı; seçmek, tercih etmek, istemek, dilemek, yönelmektir. Bir
kavram olarak ise aklın düşünüp karar vermesi sonucunda bir eylemi yapmayı ya da yapmamayı
tercih etmesi anlamında kullanılır. Akıl sahibi olmasının yanında insanın en önemli özelliklerinden
biri de irade sahibi olmasıdır. İnsan irade sahibi, akıllı ve özgür bir varlık olduğu için davranışların-
dan sorumlu tutulur. Bu özelliklere sahip olmadığında yaptıklarından sorumlu tutulamaz. Nitekim
aklı ve iradesi olmayan ya da bu özellikleri varsa bile bunları kendi tercihi doğrultusunda kullana-
mayan insanlar, dini açıdan da yükümlü sayılmazlar. Bu yüzden kader inancı, insanın akıl sahibi,
özgür ve sorumlu olmasıyla yakından ilgilidir.
Allah (c.c.), insanı akıllı bir varlık olarak yaratmıştır. İnsan davranışları; zorunlu ve seçime da-
yalı olmak üzere iki kısımdır. Yazı yazmak, oturmak, kalkmak, çalışmak, namaz kılmak, iyi veya kötü
davranışta bulunmak özgür irademizle yaptığımız davranışlardandır. İnsan bu tür davranışlarından
sorumludur.
İnsanın iradesinin dışında olan davranışlar da vardır. Kalbimizin çalışması, nefes alıp verişimiz,
midemizin yiyecekleri sindirmesi bizim irademiz dışında gerçekleşir. Ne zaman, nerede, hangi an-
neden doğacağımıza, hangi ırktan olacağımıza biz karar veremeyiz. Göz, ten ve saç rengimiz bizim
irademiz dışında Yüce Allah’ın (c.c.) takdiri ile gerçekleşir. İnsan kendi iradesi ve seçimi dışında
Allah’ın (c.c) takdiriyle başına gelen durumlardan sorumlu değildir.
Kader ve kazayla ilgili yönüne gelince çoğu insan bu özgür iradesini kötüye kullanmasına rağ-
men sonuçta kendisini sorumluluktan kurtarmak için “ne yapayım kader böyleymiş” diyebilmek-
tedir. Oysa bir şeyin kader olarak takdir edilmesi, insanın zamanı geldiğinde başka türlü değil de
o şekilde bir seçim yapacağının bilinmesi demektir. Allah’ın (c.c) ezeli olarak o tercihi bilip takdir
etmesi, o insanın o tercihe zorlanması demek değildir. Zaman ve mekanla sınırlı olmayan Allah’ın
(c.c) ezeli ilmi, kulun seçimini zorlayan bir sebep değildir. Kul öyle seçtiği için Allah (c.c) da bu se-
çime göre yaratır.
İnsan; iyi ve kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin olan şeyleri ayırt edebilecek, karşılaştığı şey-
lere değer atfedebilecek ve bu değerler arasında seçim yapabilecek kabiliyettedir. İnsana bu güç ve
imkanı veren Allah’tır (c.c). Bu imkanı, insan özgür iradesi doğrultusunda kullanır.
35. Enfal suresi, 22. ayet.
143