Page 26 - Tefsir 3. Ünite
P. 26
TEFSİR 3. ÜNİTE
4.3. Bakara Suresi 285-286. Ayetler ve Tefsiri
َّ ٰ ْ َّ ّٰ ْ
ِمي۪حرلا نمحرلا ِللا ِمــــــــسب ِ
ِ
ْ
ُ
ُ ُ َ ُ َ َ ٰٓ َ َ ّٰ َ َ ٰ ٌّ ُ َ ُ ْ ُ َ ّ َ ْ ْ َ َ ْ ُ َٓ ُ ُ َّ َ َ ٰ
۪ۜهِلسرو ۪هبتكو ۪هِتكِئلمو ِللاب نما لك ۜ نونِمؤملاو ۪هبر نِم ِهلِا لزنا امب لوسرلا نما
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
َ
ُ َ ْ َ ْ َ َ َّ َ َ َ ْ ُ َ ْ َ َ َ َ ْ َ ُ َ َ ُ ُ ْ َ َ َ ْ َ ُ َ ُ َ
ّ
َ
285 ي۪صملا كلِاو انبر كنارفغ انعطاو انعِمس اولاقو ۪۠هِلسر نِم ٍ دحا ينب قرفنل
ِ
َ
ّ
َٓ َ ْ َٓ ْ َ ُ َ َ َّ َ ْ َ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ َ َ ْ ُ َّ ً ْ َ ُ ّٰ ُ َ ُ َ
ۜ
اني۪سن نِا انذِخاؤتل انبر تبس كاام اهيلعو تبسكام اهل ۜاهعسولِا اسفن للا فِلكيل
ْ
ْ
َ َ َ ّ َ ُ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ْ َ َّ َ َ ُ َ َ َ َ َ ً ْ َٓ ْ َ ْ ْ َ َ َ َ َّ َ َ ْ َ ْ ْ َ َ
َ
ل ام انلِمتلو انبر ۚانِلبق نِم ني۪لا ع هتلح امك اصِا انيلع لِمتلو انبر ۚاناطخاوا
ٰ
َ
َ َ ْ ْ َ ْ َ َ َ ُ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ْ َ َّ َ ُ ْ َ َ َ َ َ َ
ْ
۠
۠
۠
286 نيرِفاكلا ِموقلا ع انرصناف انلوم تنا انحراو ال رِفغاو انع فعاو ۪ۚهب ال ةقاط
ِ
۪
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla.
285. Allah’ın elçisi ve müminler, rabbinden ona indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandılar. “O’nun elçileri arasında ayırım yap-
mayız” ve “İşittik, itaat ettik, bağışlamanı dileriz rabbimiz, gidiş sanadır” dediler.
286. Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı
da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya ya-
nılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme!
Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört
ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı
topluluğa karşı bize yardım et!
Bu ayette imanın temel maddelerinden bazıları sayılmaktadır. Allah’a (c.c.)
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayatın sonunda O’na verilecek hesa-
ba inanmak, imanın temel şartlarındandır. Bunları kabul ettikten sonra bir Müs-
lümanın tutumu, Allah’ın (c.c.) her emrine itaat etmek olmalıdır. Aynı zamanda
iyi amellerine devam etmeli ve Allah’tan (c.c.) bağışlanma ve af dilemelidir.
Yüce Allah hiç kimseyi güç yetiremeyeceği bir şeyden sorumlu tutmaz ve onu
yapmadığı için de kendisini cezalandırmaz.
Hem cezalar, hem de mükâfatlar her ferdin kendi işlediği iyi ve kötü amelleri-
nin sonuçlarıdır. Kişi ancak kendi işlediği iyi amellerin mükâfatını görür, başkaları-
nın yaptığı iyiliklerin karşılığını alamaz. Bununla birlikte, eğer bir kimse bir iyiliğe
vesile olmuşsa onun sevabının bir mislini alır. Aynı şekilde eğer bir kimse, bir
kötülüğe vesile olmuşsa onun günahının bir mislini yüklenmiş olur.
Bu ayetlerin Medine’ye hicretten yaklaşık bir yıl önce Miraç gecesinde vahye-
dildiği göz önünde bulundurulmalıdır. O dönemde imanla küfür arasındaki çatış-
ma çok şiddetli idi ve müminlere yapılan işkenceler en aşırı dereceye ulaşmıştı.
Bu şartlarla başa çıkabilmeleri için Müslümanlara bu dua öğretilmişti.
Yine o dönemde Müslümanlar büyük zorluklar, maddî kayıplarla karşı karşıya
kalıyor, işkence çekiyor ve hem fiziksel hem de ekonomik baskı altında tutuluyor-
lardı. Müslümanların bu duasında yer alan yüce ideallerle, o dönemde çektikleri
işkenceler arasındaki zıtlık, onların bu kritik dönemde bile ahlâkî yönden nasıl
eğitildiklerini göstermektedir. İşte bu, her gerçek müminin ulaşmak için çalışması
gereken yüce ahlakî seviyedir.
84