Page 16 - Siyer 2. Ünite
P. 16

SIYER

                     varlık amacı ve âlemin yaratılışı gibi konulara yoğunlaştırmasına imkân tanımıştır. Bu tefekkür
                     sürecinde yaşının kemale doğru ilerlemesi de etkili olan unsurlardandır. Ancak bütün bunların
                     ötesinde unutulmaması gereken şudur ki Allah (c.c.) , peygamberine yalnız kalmayı sevdirerek in-
                     sanlardan ve onların kötü alışkanlıklarından uzaklaşmasını sağlamıştır. “… Bana yalnızlık sevdi-
                     rildi…”  buyuran Allah Resulü (s.a.v.)  inziva hayatını tercih ederek bir nevi dedesinin yolunu takip
                          56
                     etmiştir. Zira Abdülmuttalib ve Mekkeli bazı Hanifler Ramazan ayı boyunca Hira’da inzivaya
                     çekilir, bu süre içinde fakirlere ikramı arttırır ve Kâbe’yi tavaf ederlerdi.
                                                                                57
                            DEĞERLENDİRELİM



                       Hz. Peygamber’den önce de toplumda bazı insanların inzivaya çekilme neden-
                       leri neler olabilir? Değerlendiriniz.




                     Kendisine yalnızlık sevdirilen Peygamberimiz (s.a.v.) , kırklı yaşlarına doğru özellikle Ramazan ayla-
                     rını Hira’nın zirvesine yakın küçük bir mağarada münzevi bir şekilde geçirmeye başladı. İnziva
                     niyetiyle evinden uzaklaşan Hz. Peygamber, yanına biraz azık alıyor ve Kâbe’yi uzaktan gören bu
                     mağarada derin düşüncelere dalarak ruhunu mutmain kılmanın yollarını arıyordu. Bu zahmetli
                     arayışta Hz. Hatice de Resul-i Ekrem Efendimizi manen destekliyor, zaman zaman da sarp yolla-
                     rına aldırmadan dağa tırmanıp Peygamberimize (s.a.v.)  yiyecek götürüyordu.  Peygamberimiz (s.a.v.)
                                                                                  58
                     Mekke’ye indiğinde evine gitmeden evvel mutlaka Kâbe’yi tavaf ediyordu.
                     Hira’da geçirdiği süre boyunca Resulullah (s.a.v.) , hayret verici olağanüstü tecrübeler yaşamaya
                     başladı. Gün içinde aynen gerçekleşen rüyalar görüyor, bazen kendisine selam verildiğini işiti-
                     yor ancak çevresinde ağaçlar ve taşlardan başka bir şey göremiyordu.  Peygamber Efendimizin
                                                                               59
                     yaşadığı bu tecrübeler bir anlamda indirilecek vahye ruhunu ve zihnini hazırlamıştı. Bir beşer
                     olarak doğrudan melekle karşılaşmaya ve nübüvvetle müjdelenmeye güç yetiremeyeceğinden
                     Hak Teâlâ belki de onu bu vakte hazırlıyordu.

                              OKUMA PARÇASI




                       “Nur  Dağı’ndaki  Hira  Mağarası’nı  ziyaret  etmiştim.  Nur  Dağı’nın  pek  tuhaf  bir
                       görünümü vardır. Dağ, uzakta olmasına rağmen kendisini kuşatan çok sayıda te-
                       penin  arasından  hemen  göze  çarpar.  Hira  Mağarası,  üst  üste  yığılmış  kayalardan
                       oluşmuş üç yanı kubbe biçiminde bir yapıya sahiptir. İçerisi, bir insanın ayakta durabi-
                       leceği bir yükseklikte ve rahatça uzanıp yatacağı genişliktedir. Yine garip bir rastlantı sonu-
                       cu, mağara içinde uzanıldığında yön Kâbe’ye doğru olmaktadır. Zemindeki kayalık oldukça
                       düz olup küçük bir yatak yapmak için örtü serilebilir. Mağaranın girişinde oldukça yüksek
                       bir açıklık vardır ve bu da insanı içeri girmeden önce kayalardan oluşan birkaç basamağı
                       çıkmaya zorlar.”
                                                                                            (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 73.)





                     56  bk. Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 3.
                     57  Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 84, 105.
                     58  Buhârî, Menâkıbu’l-ensâr 20; Müslim, Fedâilu’s-sahabe, 71.
                     59  İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 249-250; bk. Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 3.



                    50
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21