Page 12 - 5. Sınıf Peygamberimizin Hayatı 1. Ünite
P. 12
PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUKLUK YILLARI
Peygamberimiz, herkese tebessüm
ederek deveden indiği gibi dedesinin
kucağında buldu kendini. Sevgili toru-
nunu kucaklayıp bağrına basan dede,
hıçkırıklar içinde güçlükle konuşabili-
yordu:
— Yavrucuğum benim! Senin için
öyle üzüldüm ki hiçbir şeye bu kadar
üzülmemişimdir. Vallahi ben, bir daha
hiçbir iş için hiçbir yere göndermeyece-
ğim seni. Bundan sonra hiçbir zaman ve
hiçbir yerde seni yanımdan ayırmayaca- Resim-9: Herkes ellerinde meşalelerle Peygamberimizi (s.a.v)
arıyordu.
ğım! 13
Şefkatli dede, sevgili torununu gözbebeği gibi koruyordu. Öyle ki ciddi toplantı ve sohbetler
esnasında bile onu yanına almıştı. Yine bir gün Mekke’nin önde gelenleri toplanmış, önemli ka-
rarlar alacaklardı. Meclis tam toplanmıştı ki bir anda içeri giren Sevgili Peygamberimiz, en öne
kadar ilerleyerek sevgili dedesinin yanına oturuverdi. O anda toplantıya katılan amcaları, bu
meclisin devlet işlerini görüşmek için toplanan bir meclis olduğunu söyleyerek onu oturduğu
yerden kaldırmak istediler. Fakat sevgili dedesi hemen müdahale etti:
— Onu bırakın. O her zaman büyük insan gibi davranıyor. O kadar akıllı ve ileri görüşlüdür ki
ümit ederim bir gün çok büyük bir adam olacak! Toplantımıza katılması bizim için bir şereftir! 14
Zaman zaman olduğu gibi Mekke’de yine müthiş bir kuraklık oldu. Peş peşe gelen kuraklık
ve kıtlık yılları Mekkelilerin bütün mal varlıklarını alıp götürmüştü. Hayvanlar bile kuruyup kal-
mış, yürüyemeyecek hâle gelmişti.
Halk hep birlikte liderleri Abdulmuttalib’e gitti. Her kabileden birer temsilci öne çıktı:
— Ey Abdulmuttalib! Bu amansız kuraklıktan ne hâle geldiğimizi sen de görüyor ve yaşıyor-
sun. Senin önderliğinde yağmur duasına çıkmak istiyoruz. Ama bu sefer sevgili torununu da
getir. Onun gittiği her yere bolluk ve bereket geldiğini bilmeyen yok. O gelirse yağmur yağacak-
tır. Ne olur, bizi kırma!
Toplanan halk ile beraber Ebu Kubeys Dağı’na çıkan dede, o zaman yedi yaşında olan sevgili
torununu omzuna almıştı. Dağın zirvesine çıkınca oturup biraz dinlenen Abdulmuttalib, yanın-
da sevgili torunuyla ayağa kalktı. Halk da onun iki yanında sıralandı. Nerede ise bütün Mekke
halkı oradaydı. Abdulmuttalib, topluluğun önüne geçti. Ellerini kaldırdı:
— Ey ihtiyaçları karşılayan, sıkıntıları kaldırıp ferahlatan Allah’ım! Ey her şeyi bilen, her şeyi
gören ve her şeye gücü yeten! Ey her şeyi veren Allah’ım! Sen her şeye kadirsin! Senin her
şeye gücün yeter! Burada toplananlar Senin kullarındır. Erkek kulların, hanım kulların ve çocuk
kulların hepsi birden gelip buraya toplandılar. Bunların hepsi senin hareminin yanında barını-
yorlar. Ardı ardına gelen kuraklıktan dolayı her şeyimiz kuruduğu gibi hayvanlarımız da açlıktan
13 İbn Sa’d, Tabakat, C 1, s. 112-113.
14 İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, C 1, s. 178.
22