Page 11 - Hadis Metinleri 2. Ünite
P. 11
2. ÜNİTE
Süfyân b. Abdillah es-Sekafî (r.a) şöyle diyor: Dedim ki “Yâ Rasûlallah! İslam hakkında bana öyle bir
söz söyle ki onu bir daha senden sonra (başka) artık hiçbir kimseye sorma ihtiyacı hissetmeyeyim”. Rasû-
lullah (s.a.v) “Allah’a iman ettim de, sonra dosdoğru (istikamet üzere) ol!” buyurdu. 15
Açıklama
Birinci hadisin diğer bazı tariklerinde “Hayırlılarınız, hanımlarına karşı en iyi huylu olanlarınızdır.”
veya “Eş ve çocuklarına en latif, zarif davranandır.” şeklinde bir ilave de vardır.
İman ile ahlaki değerler ve ibadetler arasında sıkı bir ilişki vardır. Çünkü tevhit, tevekkül, kanaat, şükür,
tevazu, cömertlik ve fedakârlık gibi esaslarla birlikte namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetler bireysel ve top-
lumsal ahlakın gelişiminde önemli rol oynar. Ebû Ca’fer Tahâvî’nin de işaret ettiği gibi hadiste geçen ah-
lak (huluk), bir üstünlük (fazilet) vesilesi olarak bazı müminlerde olup bazılarında da olmayan seciyedir.
İman-hayâ ilişkisine dair hadis, Sahîh-i Müslim’de şöyle geçer: “İman yetmiş veya altmış küsur şube-
dir. Bunların en yükseği, ‘Allah’tan başka ilah yoktur.’ demek, en aşağısı ise eziyet veren şeyleri yoldan
kaldırmaktır. Hayâ da imandan bir şubedir.” Hadiste birisi en üst derece, diğeri en alt derece olmak üzere
iki kutup gösterilir ve hayâ gibi ara bir unsur da vurgulanır. Burada zikredilen altmış ve yetmiş rakamları
belirli bir sayıyı değil, çokluğu ifade etmek (kesretten kinaye) için kullanılır. “Şube” kelimesi ise haslet
ve ağacın dalları manasına gelir. Ağaç ancak sağlam dallarıyla meyve verdiği gibi iman da amelî-ahlaki
hasletlerle dışa vurarak olgunlaşır. Zira İslamiyet, vicdanlara hapsolunan bir inanç dünyasını ve toplumsal
hayattan soyutlanan bir din anlayışını benimsemez. Aksine iman, ibadet ve ahlaka ilişkin pratikleri sosyal
hayatta görmek ister.
DEĞERLENDİRELİM
İman ve güzel ahlak arasındaki ilişkiyi dü-
şününüz. Bu konuyu sınıfta örneklendirerek de-
ğerlendiriniz.
Utanma duygusu anlamına gelen hayâ, insanı diğer TEMEL HADİS
canlılardan ayıran fıtri-ahlaki bir özelliktir. Hayâ, “çir-
kin şeylerden kaçınmaya sevk eden ve hak sahibinin “Ben güzel ahlakı tamamlamak için
hakkı konusunda her türlü hukuk ihlalini engelleyen gönderildim.”
ahlaki bir tavır” diye tarif edilir. Onu “Övülen şeyi yap- (İmam Malik, Muvatta’,
maya, yerilen ve ayıplanan şeyi de bırakmaya iten bir Husnü’l-huluk, 1)
vasıftır.” diye tarif edenler de vardır.
Aslında imanın bir şubesi olarak hayâ, iffetten doğar. İffet, her türlü aşırılık ve dengesizlikten uzak dur-
mak, her konuda helal-haram titizliği göstermek, kötülüğü emreden nefis ve hevayı kontrol altına almak
demektir. Bu yönüyle hayâ ve iffet, karakter eğitiminde önemli bir denge unsurudur. Bu dengenin sürek-
lilik arz edip karaktere dönüşmesi, erdem (fazilet) adını alır. Rasûl-i Ekrem’in (s.a.v) şu duası bu açıdan
َ َ
önem arz eder: “Allahım, senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum. ) َ كُلأسأ يِنِا مهللَا
ّ
ُ
ْ
َّ
ينِغْلاو َ فاَفعْلاو يَقتلاو يدهْلا(” 16
َ
ُّ
َ
ُ
َ
َ َ
َ
15 Müslim, İman, 62.
16 Müslim, Zikir, 72; Tirmizî, Deavât, 72; İbn Mâce, Duâ, 2.
31