Page 15 - Hadis Metinleri 2. Ünite
P. 15

2. ÜNİTE





             Özellikle selamlaşmak, müminler arasındaki sevgi ve saygı bağlarını güçlendiren önemli bir vasıtadır.
          Yüce Rabbimiz özel ve mahrem mekânlara izin almadan ve selam vermeden girilmesini yasaklar: “Ey
          iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selam vermeden kendi evleriniz-
          den başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olan budur, umulur ki düşünüp anlarsınız.”  Şu hadis
                                                                                                     29
          de selam, sevgi, iman, cennet ilişkisini açıklar: “Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi
          sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi?
          Aranızda selamı yayınız!” 30
             Selam olmadan sevgi, sevgi olmadan kâmil iman ve iman olmadan da cennet olmaz.



                   BİLGİ KUTUSU
                   Tebessümü Esirgememek

                   “Kardeşine güler yüzlü olman senin için bir sadakadır.”
                                                                       (Tirmizi, Birr, 36)
                   “Muhammed, Allah’ın peygamberidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çe-
             tin, kendi aralarında merhametlidirler...”
                                                                                     (Fetih suresi, 29. ayet.)
                       Yoğunlukların, gerginliklerin, kalabalıklar içinde yalnızlıkların öne çıktığı bu modern çağda
             birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu hiç düşündünüz mü?




                5. BİR SAHABİ-RAVİ TANIYORUM: HZ. ABDULLAH B. MES’ÛD (R.A)

                Mekke’de dünyaya gelen Abdullah b. Mes’ûd (r.a), İslamiyet’le müşerref olan ilk bahtiyar sahabi-
          lerin altıncısıdır. Onun Hz. Hatice (r.a) ve Hz. Ali’den (r.a) sonra üçüncü Müslüman olduğu da söylenir.
          Bazı rivayetlere göre Aşere-i Mübeşşere’den biri olan Ebû Ubeyde b. Cerrâh (r.a) yerine Abdullah b.
          Mes’ûd (r.a) zikredilir. Müslüman olmadan önce pek tanınmazdı. Babası Mes’ûd b. Gâfil, Hüzeyl kabi-
          lesine mensup olup Kureyş’in kollarından Benî Zühre’nin himayesinde idi. Annesi Ümmü Abd (r.a) ve
          kardeşi Ukbe de (r.a) ilk Müslümanlardandı. İbn Ümm-i Abd diye annesiyle beraber de anılır. Künyesi
          Ebû Abdurrahman’dır. Aslında bu künye, henüz çocuk sahibi olmadan kendisine bizzat Peygamberimiz
          (s.a.v) tarafından verilmiş ve oğlu olduğunda Abdurrahman adını almıştı.
                Çocukluğunda müşriklerden Ukbe b. Ebû Muayt’ın sürülerine çobanlık yapan Abdullah b. Mes’ûd
          (r.a),  Müslüman olduktan sonra onun yanından ayrılıp kendini İslam’a adadı. Mescid-i Nebî’ye yakın bir
          evde oturdu ve aldığı özel izinle hâne-i saadete giderek Hz. Peygamber’in (s.a.v) hizmetinde bulundu.
          Hatta Ebû Mûsa el-Eş’arî (r.a) Medîne’ye geldiğinde uzun zaman onu Rasûlullah’ın (s.a.v) aile efradından
          zannetmişti. Hz. Peygamber (s.a.v) bir yere gitmek istediği zaman ayakkabılarını çevirip hazırlar; abdest
          suyunu, misvakını ve yastığını taşır; önünde yürüyerek siper olur; uykusundan uyandırır ve özel işlerinde
          yardım ederdi. Sade ve mütevazi bir kişiliğe sahipti. Güzel koku sürünmeyi, temiz ve güzel giyinmeyi se-
          verdi. Kısa boylu, zayıf ve esmer olan Abdullah b. Mes’ûd (r.a) -tıpkı Hz. Osman (r.a) gibi- ahlaklı kişiliği
          ve hayat tarzı bakımından Rasülullah’a (s.a.v) en çok benzeyen sahabi idi.








          29 Nûr suresi,27. ayet.
          30  Müslim, İman, 93-94; Ebû Dâvûd, Edeb, 131; Tirmizî, İsti’zân, 1; İbn Mâce, Edeb, 11.

                                                           35
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20