Page 42 - Fıkıh 4. Ünite
P. 42

FIKIH



                                           Bu ayete göre kendilerine zekât verilecek kimseler şunlardır:
                                           • Fakirler: Gelirleri temel ihtiyaçlarını karşılamayan kimseler-
                                             dir.
                                           • Miskinler: Hiçbir geliri veya malı olmayan, bakıma muhtaç
                                             kimselerdir.
                                           • Zekât memurları: Devlet tarafından zekât toplamakla görev-
                                             lendirilen memurlardır.
             Zekât Kimlere Verilmez?
                                           • Kalpleri İslam’a Isındırılacak Olanlar (Müellefe-i kulüb): Müslü-
           •  Bakmakla yükümlü olunan        man olması umulan veya yeni Müslüman olan,  İslam’a inan-
             kişilere,                       cının güçlenmesi istenen, başkalarının Müslüman olmasına
                                                                       70
           •  Zenginlere,                    etki edebilecek kimselerdir.
           •  Tembellik edip               • Köleler (Esirler): Hürriyete kavuşturmak amacıyla kölelere
             çalışmayanlara,                 zekât verilmiştir.

           •  Müslüman olmayanlara,        • Borçlular:  Bunlar  iflas  etmiş,  batık  borçlulardır.  Borcu  mal
                                             varlığından fazla olup bu borcu kazancıyla ödeyemeyen kişi-
           •  Cami, okul, çeşme, yol,        lerdir.
             köprü gibi yerlere zekât
             verilmez.                     • Allah yolunda olanlar: Bunlar Allah yolunda savaşan  ve vata-
                                             nını koruyan mücahitlerdir. Hacca gitmek için yola çıkan bu
                                             esnada muhtaç duruma düşenler, Allah için ilim tahsil eden
                                             fakir talebeler ve İslam'ı öğreten kişiler de bu gruba girer.
                                           • Yolcular (Yolda kalanlar): Yolculuğu esnasında parası tükenen,
                                             bu nedenle yolda kalmış olan ve memleketine ulaşamayan
                                             kimselerdir. Zekât, öncelikle malın bulunduğu yerde yaşayan
                                             fakir akraba, komşu ve meslektaşlara verilmelidir. Ancak o
                                             bölgenin dışında fakir akraba veya daha muhtaç kimseler
                                             varsa onlara da gönderilebilir.

                                            Zekâtın tamamı bir kişiye verilebileceği gibi, birkaç kişiye de
                                         paylaştırılabilir.



                 Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) zekât vermekten imtina edenlerle mücadelesi şu şekilde olmuştur:
                 Resulullah (s.a.v.) dünyadan ayrıldığında Ebû Bekir (r.a.) halife seçilmişti. Araplardan bazıları tekrar
              küfre döndüğü zaman Ömer b. Hattâb (r.a.), Ebû Bekir’e (r.a.) şunları söylemiştir;
                 Resulullah (s.a.v.) “İnsanlar, Allah’tan başka ilah yoktur deyinceye kadar onlarla çarpışmaya memur
              oldum. Şimdi her kim Allah’tan başka ilâh yoktur derse malını ve canını benden korumuş olur. Ancak
              (ölümü) hak (eden bir suç) müstesna! Onun hesabı da Allah’a kalmıştır.” buyurduğu hâlde sen nasıl oluyor
              da (zekâtını vermeyen) insanlarla savaşırsın?

                 Ebû Bekir (r.a.) “Vallahi namazla zekâtın arasını ayıranlarla mutlaka savaşacağım. Çünkü zekât, malın
              hakkıdır. Vallahi Resulullah’a (s.a.v.) verdikleri basit bir yuları dahi bana vermezlerse vermediklerinden
              dolayı onlarla mutlaka savaşırım.” dedi.
                 Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) “Vallahi anladım ki Allah (c.c.) Ebû Bekir’in kalbini savaş için açmış ve
              anladım ki bu savaş kararı, yerinde bir kararmış.” dedi.
                                                                                       (Müslim, İman, 8)


                                         70  bk. Dinî Terimler sözlüğü, s. 256.

                                                       104
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47